GÜLCE…
Uçurumun kenarındayım hızır,ulu dilber kalesinin burcunda, muhteşem belaya nazır. Topuklarım boşluğun avucunda, derin yar adımı çağırır, kaldım parmaklarımın ucunda. Bir gamzelik rüzgar yetecek ha itti beni ha itecek. Uçurumun kenarındayım hızır, cihan hazır, divan hazır, ferman hazır, kurban hazır.Meğer ne geç öğrenmişim Ömer Lütfi Mete'nin bu muazzam dizelerini diye hayıflanıp duruyorum günlerdir. Adı Gülce şiir'in. Benim gibi şiir sevmeyenlere pek de öyle şiir gibi gelmeyen muhteşem bir anlatım aslında Gülce. Neyi anlatıyor derseniz, belki ilk baktığınızda bir kadın tasvir ediliyor gibi gelebilir size, ama çok daha derin bir anlam taşıyor.
Uçurumun kenarındayım hızır, güzelliğin zulme çaldığı sınır, başım döner, beynim bulanır, el etmez gel etmez. Gözleri bir ret, bir davet; gülce uzak uzak dolanır. Mecaz değil maraz değil, gülce semavi bir afet. Gülce bir beyaz sihir, canıma bedel bir haz, nardan ve nurdan bir zehir, Gülce araftainfaz. Bir tek bakışıyla suyum ısınır, güzelliğin zulme çaldığı sınır.
Bir rivayete göre; Ömer Lütfi Mete'nin mürşidi ya da şeyhi diyebileceğimiz kişiyle göz göze geldiği bir anı anlatıyor şiir. Okuduğumda benzer bir hissiyat taşımıştım bende, burada anlatılan beşeri bir aşk değil demiştim, yanılmamışım. Biliyorum ki, ilahi aşkla dolup taşan insanların dünyayı elinin tersiyle itecek kıvama geldiği anlar vardır, işte ancak öyle bir an için denilebilir ki, ‘'bir gamzelik rüzgar yetecek, ha itti beni ha itecek'…
Belayı bela bilmemek asıl belaymış sözünü duyduğum günden beri olanı biteni ya da olacak olanı düşünmemeye gayret ediyorum, acizane bunu herkese tavsiye ederim. Çünkü ne olacak kaygısı insanın sırtında sadece bir yük ve o yükle yaşanmıyor. Yaşadığınızı sanıyorsanız da sanmayın zira o yaşamak değil, bitkisel hayat. İşte Ömer Lütfi Mete'nin ‘'uçurumun kenarındayım hızır, ulu dilber kalesinin burcunda, muhteşem belaya nazır' demesi gibi, bela ancak önüne muhteşem sıfatını alır.
‘'Uçumun kenarındayım hızır, cihan hazır, divan hazır, ferman hazır, kurban hazır' diyebilmek, ancak susmayı başarabilmiş, teslim olmuş bir edep ehlinin işidir.
Bir çoğumuzun günah keçileri var. Günah keçisi kavramının nerden geldiğine bir ara bakmanızı da tavsiye ederim. Eskilerin bir dini ritüeli. Günahlar bir keçiye yükleniyor, o keçi uçurumdan aşağıya atılıyor ve bu şekilde kişi günahlarından arınıyor ya da arındığını sanıyor. Şimdilerde ise insanlar atılıyor uçurumlardan günah keçisi niyetine. Ama keşke bilselerdi, uçuruma razı olmak, ondan bile vardır bir hayır diyerek memnun olmak herkese nasip olmaz.
İnsan dediğinin korku ve kaygı duyduğu tek bir nokta olmalı, o da Allah korkusu ya da kaygısı yani onu memnun edememe korkusunun getirdiği bir kaygı. Bu korku bildiğiniz anlamda bir korku değil, özü sevgi olan bir korku. Haşyet ne muazzam bir duygudur, bilen bilir. Allah kaygısı ile hareket eden insana dünyada olup bitenler nasıl korku verebilir ki? Biliyoruz ki, sevgiyi istismar etmeyen, tek gerçek olan o, bir tek o, yalnızca o. Şükürler olsun içinde haşyet taşıyana.
Uçurumun kenarındayım hızır, ben fakir en hakir bin taksir. Cahil cesaretimi alem tanır. Ateşten, kalleşten, mızrak ile gürzden, dabbet-ülarz'dan, deccalden, yedi düvelden korku nedir bilmeyen ben tir tir titriyorum gülce'den. Ödüm patlıyor ona bakmaktan, nutkum tutuluyor, ürperiyorum. Saniyeler gözlerinde birer can her saniyede bir can veriyorum.
En'leri, ben'leri olanların karşısına suskunluğu, tebessümü koymak kadar muazzam bir başka hal yok. Showlarınız, goygoylarınız ve yaygaralarınızın karşısında bizim hiç bitmeyecek suskunlarımız, tebessümlerimiz var. Siz çok şey olun, biz hiç olmaya razıyız. Ne de olsa, ‘'cihan hazır, divan hazır, ferman hazır, kurban hazır. Ben fakir, en hakir, bin taksir'…
‘'İnsanın aklı nerdeyse, ahlakı oradadır' diyen her kimse tebrik ediyorum, elinizde olan argümanlar ve kaygısını güttükleriniz aslında kendinizde olanlar. Her ne yüklüyorsanız karşı tarafa o sizin aynadaki yansımanız, bilin istedim. Biz, o bulunduğunuz fasılda bile değiliz. Bizim faslımız başka, ‘'Leyladan geçme faslındayım, Mevlayı bulma yollarında'…
‘'Ağlamadan dillerim dolaşmadan, yumruğum çözülmeden gecenin karşısında' diyen İsmet Özel'e selam durarak tamamladığım bu yazıyı üzerine yüreğinden başka bir muska takmayanlara ithaf ediyorum…
HAYIRDA BULUŞALIM, HAYIRLA GÖRÜŞELİM.
Yasal Sorumluluk
Sitemizde yayımlanan köşe yazıları ve yorumlar yazarların kendi görüşleridir.
Tüm hukuki ve cezai sorumluluk yazarlara aittir.
Site yönetimi bu içeriklerden dolayı sorumlu tutulamaz.
Tüm hukuki ve cezai sorumluluk yazarlara aittir.
Site yönetimi bu içeriklerden dolayı sorumlu tutulamaz.
Yazarın Önceki Yazısı
KERBELAYA KULAK VER…
KERBELAYA KULAK VER…
Yazarın Sonraki Yazısı
BENİM HALA UMUDUM VAR...
BENİM HALA UMUDUM VAR...

