BENİM HALA UMUDUM VAR...

Ferda Yıldırım

Ferda Yıldırım

Umut, varoluşsal bir sermayedir

Umut, hakiki bir değerdir

Umut, imanın çocuğudur

Mustafa İslamoğlu bir kitabında umudu böyle anlatıyor...

Ümit kesmenin ‘'iblisleşmek' olduğunu ilk öğrendiğimde büyük bir şok yaşamıştım, sonra iç manasını idrak edince bir daha ümidimi kaybetmemeye özen gösterdim. Eğer umutsuzluk bir sanat olsaydı bu sanatı ilk icra eden İblis olurdu diyor Mustafa İslamoğlu...

Allah, insanı yarattığında ona secde etmeyen şeytan kibrine yenik düşerek Allah'tan ümit kesti, ama tam aksi şekilde Hz Adem, ümidini hiç kaybetmeyerek tövbe etti. Kazanan Adem, kaybeden şeytan oldu. İçimizdeki şeytan, en çok da bizi bu zayıflığımızdan vurur. Sabrın karşısına ümitsizliği koyar. Allah'tan ümit kesilmeyeceğini bir türlü idrak edemeyen bizler keşke bilseydik umudunu kaybedenin iblisleştiğini...

Bir de öğrendim ki benim her şeye gücü kudreti yeten güzel Allahımın bir ismi de “Hallak”... Yani her daim yeniden yaratan. Ne muazzam bir isim “Ya Hallak.” Mustafa İslamoğlu öyle güzel anlatmış ki bu ismin tecellisini. Şöyle diyor: “Bir sonraki anı yaratacak olan Allah, o anı yaratırken kulunun umudunu dikkate alır. O zaman umut kalbin duası, umutsuzluk bedduası olur.”

Zaten imanın bir manasının “Allah'a güvenmek” olduğunu bilirsek iman ile umut arasındaki o derin bağdan kaçamayız. Hemen aklıma Zumer Suresi'nden herkesin gönlüne kazıması gereken o ayet düşüyor. “Allah kuluna yetmez mi!”

Amenna ve Saddakna.

Allah'ın elçisi “hangi ibadet daha üstündür” sorusuna cevaben ne diyor biliyor musunuz? “Allah'a beslenen kurtuluş ümidi” Mustafa İslamoğluna göre umut kesenler ana mahkum olanlar. Yani şimdi olan hep olacak diye düşünürseniz ana mahkum oluyorsunuz.

Ana mahkum olanların değişmeyeceğini, gayret etmeyeceğini ve hepsinden önemlisi tövbe etmeyeceğini anlatıyor. Ana mahkum olmayana örnek olarak ise Hz. Adem'i gösteriyor. Ana mahkum olmadı, umudunu kaybetmedi, tövbe etti ve adam oldu...

Ümitsiz insan kendisinin zalimidir, katilidir. Geceden gündüze bizi biteviye taşıyan Rabbimiz, hiç yarattığını çaresiz bırakır mı? Bırakmayacağının haberini veriyor ilahi kelamıyla. “Rabbin seni ne terk etti ne de darıldı” diyor Duha Suresinde. Bir adım daha attığınızda ise “Elbette her zorlukla beraber bir kolaylık var, mutlaka her zorlukla beraber bir kolaylık var” diyerek İnşirah ile emin kılıyor bizleri her olumsuzluktan.

Umut insanı yatırmaz, umut insanı durdurmaz, çalıştıkça umudunuz artar, umudunuz arttıkça verimliliğiniz artar, umutlu olanlar üretirler, umutsuzlar ise sadece tüketirler. Üstelik o virüsle önce kendilerini sonra sizi tüketirler diyen Mustafa İslamoğlu, umutsuzluk talepsizlik; talepsizlik nasipsizliktir diye de noktayı koyuyor.

Yazıyı kaleme alırken dilime takılan o şarkıyla da bendeniz noktayı koymak isterim. “Boyun büküp önünde ağlasam sessizce şu garip gönlüm affolur mu?

Bıraksam kendimi şöyle oh ne rahat, bu da geçer gülüm yaşamana bak. Alınacak dersler var, sorulacak sorular, bu da geçer gülüm bizden bu kadar. Güzel günler bizi bekler, eyvallah dersin olur biter.”

EYVALLAH...