SAHİP OLMAK MI, AİT OLMAK MI?

Ferda Yıldırım

Ferda Yıldırım

Cahil: En temel bilgilerden bile yoksun, bilgisiz!

Cahil'in sözlük anlamında böyle diyor. En temel bilgilerden bile yoksun, mükemmel bir tanımlama. Bugünlerde Kurban bayramı cahilleri yine bildik argümanları ile arz-ı endam etmekteler ortalıkta. Hal böyle olunca cahil ne demekti, sözlüğe bir daha bakmak istedim.

Kurban, Hz. İbrahim ve Hz İsmail'in bir adanmışlık öyküsü. Mesele, öyle sizin sandığınız gibi hayvan katletmek değil. Tüm ibadetler Allah'a yaklaşmak içindir, kurban'da da amaç yine Allaha yaklaşmak. Üstelik kurban olan yine sizin sandığınız gibi hayvan değil, kurban olan insan!

Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğum Prof. Dr. Orhan Arslan Hocam, öyle bir ifade kullanmış ki, aslında bütün meseleyi ortaya koyuyor. Sahip olmak mı, Ait olmak mı sorusuyla söze başlayan Orhan Arslan diyor ki; “İnsan, malı mülkiyet bellediğinde veremez, kişi veremediğine sahip olamaz. Allah için verdiğinde ise gerçekten sahip olur”
Bu konuda kafası karışıklara yine müthiş bir cümleyle öyle bir yol açıyor ki Orhan Hoca aynen aktarıyorum. “Kurban, insanoğluna varlık hiyerarşisini anlatır. Kurban kesmek, Allah'ım senin varlık için koyduğun hiyerarşiyi bozmayacağım sözüdür.”

Kurban kesmeyi vahşet, zulüm olarak algılayan modern zihne de sesleniyor Orhan Hoca ve diyor ki “Şefkat zehirlenince zehirler. Zehirli şefkat, şefkat değildir, zulmün alasıdır. Var edene hürmet, onun koyduğu hiyerarşiye hürmeti gerektir.”

En çok canımı sıkan ise memleketin entelektüel kategorisinde yer alan, aydın diyebileceğimiz insanların ağzına her kurban bayramı pelesenk olmuş bir söz, “Kurban kesmeyin, çocuklara, yaşlılara, fakirlere yardım edin!” Peki Kurban'ın amacı ne? Sosyalleşmek! Kurban'ın amacı yardımlaşma, paylaşma, olmayana verme değil mi zaten?

Paylaşma, yardımlaşma Kuran'ın öyle çok ayetinde var ki; okusanız şaşarsınız. Benim dinim, yetim başı okşamayı telkin eden, yetimin hakkını yemek konusunda ciddi uyarıları olan, komşusu açken kendisi tok yatanı kendisinden saymayan, insanları giydirmeyi, doyurmayı, hiçbir şey yapamıyorsan derdini dinlemeyi salık veren bir din.

Kadın, çocuk, erkek, yaşlı, genç kim varsa herkesin hakkını adaletle teslim eden bir din İslamiyet. Peki, siz hangi dinden bahsediyorsunuz? İslamiyet'i IŞİD kafası bellemek işinize geliyor. Çünkü, tıpkı onlar gibi siz de en temel bilgilerden yoksunsunuz.

Dünyevileşmeye karşı ilahi ikaz sayılan kurban, neyin varsa onun yoluna harcamayı bize bir kere daha hatırlatıyor. Yine harika bir anlatımla diyor ki Orhan Arslan, “İnsanın iki kanadı var, iki yüzü; Allaha bakan yüzü dua, kula bakan yüzü infak yani vermek…”

Hac Suresinde de mesaj açık bir şekilde veriliyor zaten. “Allah'a ne onların etleri, ne de kanları ulaşır. Fakat sizden Allah'a ulaşan sadece takvanızdır.”

Koç'un kurban edilmesi her ölümlü gibi İsmail'i ölümden kurtarmamıştır, sonunda o da ölmüştür diyor Prof. Orhan Arslan; yani Hz. İbrahim'in takvasının Allah'a ulaşması için İsmail'in etine ve kanına ihtiyaç yoktur.

Demem o ki; paylaşmak, vermek, yardımlaşmak benim dinimin özü. O yüzden sakın bize kurban kesmeyin, fakirlere yardım edin demeyin. Hz. İbrahim ve Hz. İsmail gibi adanmış olabilmek bir nasip işidir, herkese vurmaz o piyango. Eğer bir adanmışsanız, emir size görev, ödev, saçma, vahşet gelmez.

Eğer günümüzde böyle benzer bir hadise olsa, siz de İsmail gibi kurban olacaksınız dense, adanmışlar hiç düşünmeden hep bir ağızdan şöyle der: ‘'Allahu ekber Allahu ekber, La ilahe illalahu vallahu ekber. Allahu ekber ve lillahil hamd…