ELİ KANLI HOLLANDA!

Mehmet Orhan

Mehmet Orhan

Hollanda Avrupa`nın tasmalı köpekliğine soyundu.

Almanya`nın arka bahçesi olan Hollanda, son yüz yılda örneği görülmemiş diplomatik skandallara imza attı. Hem de hiç gerek yokken.

Almanya, Hollanda, Danimarka, Avusturya....

Sonra sıra diğerlerine de gelecek. Domino etkisi gibi, birbiri ardına Türkiye`ye tavır alacaklar.

Çünkü hepsinin soyu aynı. Hepsinin çıkarları kesişiyor ve hepsi Osmanlı`dan bu yana Türkleri düşman bellemiş…

Avrupa insanlık tarihinin yüz karası olduğunu böyle suç bastırmalarla kapatamaz.

Tarih çoktan yazıldı. Bundan sonra da yazılmaya devam edecek.

Hollanda, sömürgeciliğin Avrupa`daki duayeni olduğu gibi, gaddarlığın, Nazi uygulamalarının son örneğini Bosna`da veren, alçak bir yapı. Ne olmuştu Bosna`da hatırlıyor musunuz?

1995 yılında Serebzenitsa`da 9 bin Boşnak mültecinin sorumluluğu Hollanda`ya verilmişti. Hollanda`nın görevi bu 9 bin insanı Sırpların katliamından korumaktı. Ama onlar ne yaptılar? Müslüman Boşnakları silahsız ve savunmasız bir şekilde bırakarak, Serebzenitsa`yı Sırplara teslim ettiler. Sırplar, gözünü kırpmadan Hollandalılardan teslim aldıkları bu 9 bin Müslümanı acımasızca katletti. Savaştan sonra, Hollanda için dava açıldı, Birleşmiş Milletler, hollanda`yı kısmen(!) suçlu buldu.

Hollanda`nın ve Avrupa`nın elinde bugün hala, Afrika ve Asya insanının kanı var.

Hollanda`dan başlayalım.

Endonezya, ikinci dünya savaşının ardından 1945 yılında Hollanda`ya karşı özgürlük mücadelesine başladı. İşgalci Hollanda, Endonezya özgürlük mücadelesini bastırabilmek için oluk oluk kan akıttı. On binlerce Endonezyalı öldürülerek toplu mezarlara gömüldü. Hollanda yönetimi 1949`da Endonezya işgaline son vermek zorunda kaldı. Daha sonra da yapılan katliamlar için özür diledi. Almanya`nın bekçi köpekliğini yapan Hollanda, 1940`lı yıllarda Hitler`in fırınlarda yaktığı Yahudileri para karşılığı tirenle nazi kamplarına taşıdı.

Sadace Almanya ve Hollanda mı? Bütün Avrupa ülkelerinin not defterinde kanlı soykırımlar var.

Birinci Dünya Savaşı`nın ardından sanki babasından kalan bir miras gibi Ruanda ve Kongo Belçika`ya verildi. Ruanda ve Kongo`da bağımsızlık mücadelesine girişen 10 milyondan fazla insan yaşamını yitirdi. Ruanda da devam eden ve yüzbinlerce insanın yaşamını yitirdiği iç savaş da sürekli Belçika ve diğer Ab ülkeleri tarafından körüklendi.

İtalya, sadece Müslüman ülkelerde değil, Yugoslovya`da kitlesel katliamlara girişti. Libya`da 1911`den 1940`a kadar çöllerde kurduğu toplama kamplarında yüz binlerce müslümanı katletti.

Saymakla bitecek gibi değil.

Haçlı zihniyetinin işgali halen tüm dünyada sürüyor.

Irak`a yapılan operasyonlarda sadece ABD`nin değil, tüm Batı`nın gladyatörleri yer aldı. Bir milyon Irak`lı hayatını kaybetti. İki milyonu ülkesini terk etmek zorunda kaldı. Müslüman ülkeler ise kişisel çıkarlar uğruna Hıristiyan işgaline bön bön bakmakla yetindi.

İşte tam bu noktada, Türkiye`deki gelişmeler Haçlıların hesaplarını altüst etti. Recep Tayyip Erdoğan adında bir adam, Haçlı işgaline başkaldırdı, isyan etti. “Dünya 5`ten büyüktür” diyerek, BM`nin patronlarına rest çekti. Erdoğan`ın çıkışları fincancı katırlarını ürküttü. Gelecekte, Türkiye`nin başlarına bela olacağını hesap ederek, post modern haçlı orduları kurdular ve görünmez atlarıyla Türkiye`ye saldırmaya başladılar. Sözüm ona Türkiye`ye had bildireceklerdi. Bu uğurda giriştikleri her kalkışma ellerinde patladı. 15 Temmuz son umutlarıydı. Ölümüne, FETÖ ve

PKK ile işbirliğine girdiler. Ama yine beceremediler.

Türkiye`nin silkinip ayağa kalkması için, güçlü bir yönetim ve güçlü devlet yapısı gerekiyordu. Geçmişteki acizliğimizin tek nedeni buydu çünkü. İktidarsız yöneticiler, çok partili koalisyonlar, birbirleriyle didişmekten ülkenin geleceğine taş koyamıyorlar, bu gidişat da Haçlı dünyasının ekmeğine yağ sürüyordu. Nihayet, Ak Parti ve MHP anlaşarak bu gidişata “dur” deme kararı aldı. Ülke yönetilemez olmaktan çıkarılacak, çok başlılık sona erecek, Türkiye enerjisini kalkınmaya ayıracaktı. İşte 16 Nisan referandumuna giden yolun anlamı buydu ve Haçlı dünyası bu kez de referandum için “Hayır” kampanyasına dahil oldu.

Şimdi Hollanda`ya haddini bildirmenin zamanı.

Türkiye`de faaliyet gösteren 2 bin 700 Hollanda şirketi var. Bankadan petrol ürünlerine, gıdadan makine sanayine kadar Hollanda ürünlerini boykot etme zamanı. Ama bunlara en büyük dersi 16 Nisan`da vereceğiz. Sandıktan “EVET” oyları ne kadar yüksek bir oranda çıkarsa onların dilleri o kadar bir yerlerine girecek. 16 Nisan sadece Türkiye`de istikrar için değil, Türkiye üzerine oyun kuranlar için de bir MİLAT olacak. Hayır demeyi düşünenler kararlarını bir kez daha gözden geçirmeli.