DÜŞMANIN AMİRAL GEMİSİ ALMANYA!

Mehmet Orhan

Mehmet Orhan

Türkiye'nin son yıllardaki çıkışı, en çok Almanya'yı rahatsız etti.

Zira Almanya, Türkiye düşmanı AB'lilerin Amiral Gemisi niteliğinde. İngiltere, doğrudan bu düşmanlığa ortak olmuyor. Bir kenarda izlemekle meşgul. Ama kıta Avrupası rahatsız.

Zira, yükselen bir Türkiye, AB'nin Orta Doğu ve Asya ile olan ticaret yolu üzerinde büyük bir engel. Sanayisi gelişmiş, Avrupa'nın ürettiği ürünlerin büyük bölümünü imal eden Türkiye, coğrafi yakınlık, iş gücünün ucuzluğu ve hammaddeye olan yakınlığı nedeniyle, AB'nin rekabet edemeyeceği bir ucuzluğu Orta Doğu ve Asya ülkelerine sunabilecek. Aynı realite ticari mallarda olduğu gibi silah sanayinde de söz konusu olabilecek.

Hollanda ve Almanya, açık açık konuşuyor.

İstanbul'a yapılacak Avrupa'nın en büyük ikinci havalimanı, Frankfurt ve Amsterdam üzerinden gerçekleşen transit havayolu rantının yüzde ellisini Hollanda ve Amsterdam'dan alıverecek. Zira İstanbul'un hava yolu şirketlerine vereceği hizmet hem daha kaliteli hem daha ucuz olacak. Paçaları bu yüzden tutuşuyor. Bu yüzden, yönlendirdikleri Gezi Kalkışması'nda, devletle pazarlık yapmaya kalkışan şaklabanlar, üçüncü hava limanının yapımının durdurulmasını istediler.

İşte Almanya, tüm Avrupa adına, Türkiye ve Türk düşmanlığının amiral gemisi olmaya soyunmuş.

Neler yapmıyor ki Almanya?

1980'li yıllardan beri PKK'lı teröristlere kucak açıyor, Avrupa Parlamentosu'nda, İnsan Hakları Mahkemesi'nde, BM'de, teröristlerin sözcülüğünü ve avukatlığını yapıyor. Sırtını PKK'ya dayayan ve 90'lı yıllardan itibaren kurulan tüm terör odaklı partiler de Almanya'nın koruyucu kanatları altında. Cladia Roth, başta olmak üzere, Alman milletvekilleri yıllarca Doğu ve Güney Doğu Anadolu bölgelerini mesken edindiler. PKK'yı, Türkiye'de baskı ve zulüm altında tutulan Kürtlerin, bağımsızlık savaşçıları(!) ilan ettiler. Oysa, PKK'nın nasıl kendi masum insanlarını vurduğunu, bebekleri öldürdüğünü, binlerce sivili katlettiğini onlar da biliyordu. Ama, PKK üzerinden Türkiye'ye ayar vermek, baskı kurmak işlerine geliyordu.

Şimdi devran değişti. PKK'ya destek vermek adına bölgeye gidecek Alman milletvekilleri biliyor ki, adımlarını attıkları anda tutuklanırlar. Artık, karşılarında, AB'ye girmek adına adımlarını korkarak atan bir Türkiye yok. Artık IMF'ye olan borçları nedeniyle, Batı'nın önünde sürekli boynu bükük duran liderler geride kaldı. İşte korkularının altında yatan gerçekler bunlar. Avrupa Türkiye'yi hiçbir zaman AB'ye almayacaktı! Ancak nereye kadar oyalarsak kar, diye düşündüler. Hala öyle düşünmeye devam ederken, Türkiye ve Erdoğan, artık bu oyunu daha fazla sürdürmeme kararı aldı ve “inceldiği yerden kopar” dedi.
Türkiye'den böyle bir direnişi beklemeyen Avrupa, PKK ve FETÖ aracılığıyla son kozlarını oynamaya başladı. 17-25 Aralık, Kobani olayları, Gezi Kalkışması ve 15 Temmuz, AB/ABD/Hıristiyan/Siyonist destekli işgal planlarıydı. Başaramadıkça sırtlan dişlerini daha çok göstermeye başladılar ve pervasızca saldırılara giriştiler. Ellerinden gelse, resmen yeni bir Haçlı ordusu oluşturup, Türkiye'ye saldıracaklar. Ama köprünün altından çok sular aktı. Bu artık o kadar kolay değil.
Sadece Almanya'nın FETÖ ve PKK'ya yaklaşımına bakalım.

Türkiye Cumhuriyeti'nin bakanlarına Almanya'ya iniş izni vermezlerken, Aile Bakanı'nı kendi konsolosluğumuza sokmazlarken, “Evet” anlamına gelen tüm toplantılara yasak getirirlerken, FETÖ ve PKK'nın toplantıları olduğunda tam tersi bir irade ortaya koyuyorlar. Frankfurt'ta 30 bin PKK'lının katıldığı, “Öcalan'a özgürlük” sloganlarının atıldığı yürüyüşe izin veren Almanya, resmen “Hayır” blokunda yer aldığını tescillemiyor mu? Alman istihbarat örgütü BND'nin Başkanı, Bruno Kohl, FETÖ'cüler için, “Onlar darbeci değil masul siviller” derken, FETÖ'nün Almanya imamı gibi davranıyor.
Kısaca 15 Temmuz'un, Gezi, Kobani, 17-25 Aralık kalkışmalarının ardında Avrupa var, Almanya var, Hollanda var… Ve bu işbirliğinin deşifre olmasından korkuyorlar. Ama gerçekler eninde sonunda ortaya çıkacak. Ve Batı'nın kirli yüzü bir kez daha tüm dünya tarafından görülecek.