HAKKINI ARAMA, HAKK’I ARA…

Ferda Yıldırım

Ferda Yıldırım

Baba hazretleri evde kırık iyi değildir derler doğru mu? Doğrudur kızım. Fakat hangi kırık? Babacığım, cam gibi eşyalar. Evet, iyi değildir, asıl Allah'ın tecelligâhı olan kalp denen evde kırık iyi değildir. Taşıyana değil kızım, onu kırana iyi değildir! Zira, kalp kıranın kısâsı Allah kılıcıyla olur.

Hakk şöyle buyurur, 'Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin, rükû edenlerle birlikte siz de rükû edin.' Nedir o rükû edenle rükû edin? Sultanım, siz daha iyi bilirsiniz. Estağfirullah kızım, rükûdan murad kalbi yere yakın olanlarla kalbi kırıklarla oturun. Allah yine buyurur ki 'hangi dilden, dinden, ırktan olursa olsun, ben Azimüşşan kırık kalplere tecelli ederim. Onlarla beraberim' der.

Allah senin kalbini kırdırır ki; hane-i hakikat olan kalbine tecelli etmek içindir. Kalbi kırığın beli bükülür rükûda bunu düşünmedin mi hiç? Bunu düşün, düşün. Namaz'dan kâm almak isteyen rükûdan sonra neden secde var onu da düşünsün. Onun için evladım, Allah kalp kırana ama burada ama alem-i hakikatte ama çocuğundan ama torunundan birinin haline, ahvaline, kalbine Kahhar kılıcıyla dokunur. Evlat da olsa torun da olsa onun hesabı, sebep olana sorulur!

Şunu yaz akıl bandına; ‘'dokunma fukaranın fırkasına hırkasına, sonra dağı deler atar seni arkasına, kim ki fukaranın kalbine dokuna, dokuna sinesi Allah okuna!'

Böyle diyor Mazhar Baba... Manevi ilham kaynaklarımdan, o muazzam hitabetiyle ruhumun gıdası haline gelen MAZHAR BABA mahlasıyla bilinen Nezih Tolan'dan bahsediyorum. Hafız Nezih Tolan'ı belki kimileriniz bilir, kimileriniz bilmez. Bilmeyenler için kısaca anlatmak gerekirse hocaları ayaklı kütüphane olarak da bilinen Açıkbaş Mustafa Efendi ve Muzaffer Ozak'dır. Müzik eğitimini ise yine kendi gibi hafız olan babası Hüseyin Tolan'dan almıştır.

Devrin en mühim insanlarından aldığı eğitimi aktararak ve paylaşarak birçok kişinin yetişmesine vesile olan, sesinin harikalığı ve hitabetiyle gönüllerde taht kurmuş Nezih Tolan'a kısmi de olsa akrabalık bağım oluştu. Bu onur bile insana yetecekken bir de o müthiş anlatımlarını en yakınlarından alma şansına eriştim.

Cümleleri, gönlü, kalbi kırık olanların içine, okuduğunda dinlediğinde bir ferahlık bırakıyor. ‘'Dünyadaki en büyük ateş nedir evladım' diye sorduğunda karşınıza kıskançlık ateşidir cevabı çıkıyor. Ve hemen ardına Peygamberimizin hadisini hatırlatıyor ‘'kıskançlar ile cimriler cennete giremez'… Şeytanın kisvesidir kıskançlık, ruhun hapsidir, kıskanan isyan eder diye uyarıyor.

Bir başka anlatımında ‘'birçok şey bildiğinden farklı evladım, kimse bir şey yaratamaz, keşfedemez, olanı çıkarmaya vesile olur, öğrendiğini sandığın ‘'kün' emrinde öğretileni hatırlamandan ibarettir' diyor.

Allah insanı hastalık, sıkıntı, dert gibi bahanelerle yalnız bırakırmış. Tek başına bir yalnızlık değil o, hiç kalabalıkta yalnız kaldın mı? Bunu bilene o dert yetermiş. Ne diyor Hz. Hakk Kuran'ı Kerim'de ‘'en iyi hileyi ben yaparım' yani siz tuzak kurarsınız, ben o tuzağı başınıza geçiririm.

Bu noktada Nezih Tolandiyor ki, ‘'ya gerçeği bilenlerden olup sessiz kalacaksın, ya cahillerden olup dalgalar gibi gürleyeceksin. Sen kabre girmeyi illa toprağa yatmak mı sandın, Allah kimini kibre gömer kimini kabre'… İşte bir dert bir sıkıntı anında Ankebut Suresi'nden bir ayet koşar imdadımıza diye hatırlatıyor. ‘'Allah her şeyi hakkıyla bilendir'…

Ah evladım diye sesleniyor bana en acımasızlığa terkedildiğim bir anda ‘'en büyük ilim haddini bilmektir, bildiğini yapabilmek marifettir, güleceği yerde ağlayana, ağlayacağı yerde gülene cahil denir, cahil okumayana denmez' diyor. Bilgi kitaptan olmaz hitaptan olur diye de ekliyor.

Tam ümitsizlik çukuruna ayağım kayacakken başlıyor yine anlatmaya. ‘'Hala neyin fiyakasındasın, bu bana bunu yaptı, şu bana bunu yaptı. Bırak bunları. Azrail hiç tatile uğramadı kızım, senin istediğin değil Hakk'ın dilediği olur, isteğini o dileğe uydurmanın yoluna bak. Amel makası ömür kumaşını her an kesmekte, farkında değil misin? diye soruyor.

‘'Hakkını arama, Hakk'ı ara sen' nidasıyla irkilirken başlıyor yeniden anlatmaya Allah günlere kadr'i saklamış her günü kadr bil diye, insanlara da hızır'ı saklamış herkesi hızır bil diye… Kulluk edeyim derken şeytanlık etme diyor, Allah secdeyi direkt kendisine isteseydi şeytan asi olmazdı, sor, Adem'e secde etti mi senin şeytanın diye devam ettiriyor sözü.

Daha bir önceki cümlenin sarsıntısı geçmeden yeni bir tokat atıyor, ‘'ben yok mu ben terk edin onu, aldığınız nefes bile Allah'sızsa pişman olun, tövbe edin' Ve ölümcül darbeyi indiriyor 'Sen Allah'ın intikamını ve adaletini bilmezsin, bilsen ah bir bilsen toprağın altına gönüllü girersin'… O yüzden güzel kızım ‘'Ne göğü deler gibi bak ne yeri ezer gibi yürü, yer adamı yer Evladım'!

‘'Bu aleme kıl düzeltmeye gelmedik, huy düzeltmeye geldik' diyen Mazhar baba, ruhun şad olsun, neslin daim olsun… Ve noktayı yine onun nev-i şahsına münhasır sözlerinden biri koysun ‘'Lafla peynir gemisi yürüse denizler kadar yağ benden'…