ANLAMAK ÖZGÜRLÜKMÜŞ…
Günlerdir beynimde tek bir ses yankılanıyor, en derinden en içeriden yükselen o sese istesem de engel olamıyorum anlamak özgürlüktür diyor içimdeki ses anlamak özgürlüktür.Hani haklısın dediğinde biri size küfür gibi hakaret gibi gelir ya bazen, içimde susturamadığım ses de öyle bir şey. İnsanı haklı olmak mutlu etmez çoğu zaman, evet haklıyım da bu neyi değiştirecek diye düşünürsünüz. İşte bunun gibi içimdeki ses de anlamak özgürlüktür diyor evet özgürüm ama bu duygu beraberinde kimi duyguları getiriyor, dehşet gibi, şaşkınlık gibi…
Çok düşünürsünüz kimi zaman olan bitenlerin üzerine, insanları anlamaya, tanımaya çalışır yargılamamaya özen gösterirsiniz, hikayelerine saygı duyarsınız. Almak üzerine değil vermek üzerine kurulu bir yaşam kaygısı güdersiniz. Ama bir gün ve bir an gelir ki hepsini yapmaya bırakırsınız çünkü anlayıp özgürleşme vakti gelmiştir.
Anlarsınız, aslında sırtınızda siz yük diye tutmuşsunuz kimilerini bunca zaman, ve yine anlarsınız gün gelir derdinizi alanlarla değil derdinizi dert katanlarla yol tutmakta olduğunuzu. İşte o farkediş, işte o aydınlanma anı El Nino kasırgası gibidir. Yakar yıkar geçer evet ama sizi temizler, muhatabınızı mezara gömer.
Eğer sadece alan taraf olmuş, sadece kendi konuşmuş, kendi anlatmış, sadece kendini düşünmüş yineliyorum sadece kendini düşünmüş, bir gün bir tek an hayatınızın bir yerinde olamamış birileri varsa arkanıza bile bakmadan kaçın. Bu bir arkadaş, bu bir eş, bu bir kardeş ya da herhangi biri olabilir. Kim olduğunun önemi yok. Örselendiğiniz, korkuyla, baskıyla tutulduğunuz o hayatı terkedin…
Kendisine yapılmasını istemediği ne varsa karşısındakine yapan birini tanıdıysanız gerek yoksa Allahın selamını bile vermeyin. Vefasızlığı kendi boylarını aşanlardan fersah fersah uzaklaşın. Şu üç günlük dediğimiz konaklama yerinde Allah verdikçe muhatabınız azgınlığı seçtiyse de bırakın öyle kalsın.
İnsanlar hep zanneder ki imtihan demek olumsuzluk demek, bazen olumsuz bir döneme sokar Rabbimiz bizi, fakat asıl imtihanın darlıktan sonra biraz genişlik verdiğinde olduğunu bilmez insanoğlu. Ey kulum ben sana yürü dedim, yol açtım, nasip ettim peki sen şimdi ne yaptın diye de sorar o kuvvet ve kudret sahibi. Ama cahil insanoğlu darlıktan sonraki varlığın da sınav olduğunu bilmez azar da azar.
Kişi ne yaparsa kendine yapar sözü ne doğruymuş. Hiç kimse kimseye bir şey yapmıyor esasında kişi ne yaparsa kendine yapıyor. Çığlık atarken sesinizi duyup da dönüp bakmayanlar şimdi kendileri bağırıyor. Siz gözyaşlarınızı elinizin tersiyle silerken kayıtsız vicdansız bir duruş sergileyenler şimdi kendileri lütfen gözyaşlarımı sil diyor ne acaip değil mi? Böyledir hayat işte ne yaparsa dönüyor insana.
Ve unutmayın kimse kimseyi gerçekte tanımıyor, tanıyamıyor. Tanıdığımızı sanıyoruz, o sebeple yok canım bunu yapmaz dediğimiz insanlardan hançer yiyoruz hep. Sizi bilmem ama ben sırtı hançer yaralarıyla dolu bir insanım yine de mutluyum niye mi? Ya hançer saplayan ben olsaydım.
Bir zulmün içindeyken çok korkarsınız, bir sürü şeyden korkarsınız adım atamazsınız ama bıçağın kemiğe dayandığı bir an vardır işte o an korku sadece kendisinden korkar. Çünkü bilirsiniz ki başınıza gelmesinden korktuğunuz şey öyle yaşamaktan daha kötü değildir. Çünkü öyle yaşamak her gün elem azap keder ve korku demektir.
Kapatın gözlerinizi şimdi düşünün muhataplarınızı; bir kere bile sizin için parmağını kımıldatmamış, bir kere bir iyilik güzellik yapmamış, bir kere sırtınızı sıvazlamamış, bir derdinizle dertlenmemiş, işinizi gücünüzü hayatınızı zehir etmiş, borçlu kendisiyken size borçluymuşsunuz gibi hayat yaşatmış. Kendisini anlattığı ben şöyle biriyim cümleleri yaptıklarıyla bir anda buhar olmuş, uçmuş gitmiş insanları düşünün. Hala neden korkuyorsunuz? Böyle yaşamak korkunun ta kendisi değil mi zaten.
Evet anladın artık, bitkisel hayattaydın uzunca bir süre ama şimdi uyandın, açtın gözlerini geriye istesen de dönemezsin çünkü anladın bir kere.
Ağır travmatik durumlardan sonra bir anda karışamazsın hayata bunu da unutma çünkü her şeyi bir bebek gibi yeniden öğrenmen gerekecek, şaşırma evet tıpkı bir bebek gibi. Unuttuğun ne varsa yeniden öğrenip hatırlayacaksın. Hatta gülmeyi bile öğrenmen gerekecek çünkü unuttun, sohbet etmeyi, konuşmayı öğreneceksin çünkü karanlık bir zindandaydın uzun zamandır. İnsani olan her ne varsa hasret kaldıysan bunca zaman ve muhatabın seni derin bir yalnızlığa ittiyse düşme sakın o uçurumdan tutun, kalk ayağa.
Muhatabın iyiliğin karşılığının kötülük olduğunu sana yaşatsa da yeniden yeniden bileceksin ki iyiliğin karşılığı hep iyiliktir. Kötülükle karşılık verenler zaten hiç iyi olmamıştır.
Sen birine bir hayat verdin ama o senin hayatına kastettiyse durma kaç, uzaklaş. Tek bir şey ara muhatabında o da merhamet. Bir insanda merhamet varsa her şey vardır yoksa başına gelecek her felakete hazır ol. Bil ki, sen hep feda ettin karşındaki de hep kar ettiyse onun adı fedakarlık olmuyor ona enayilik deniliyor.
Hz Mevlana'nın yakın zamanda denk geldiğim bir sözü güç versin maddi ve manevi işkence çekenlere. Diyor ki: SEN POTANSİYELLERLE DOĞDUN. SEN İYİLİK VE GÜZELLİKLE DOĞDUN. SEN İDEAL VE HAYALLERLE DOĞDUN. SEN İYİLİK VE YÜCELİKLE DOĞDUN. SEN KANATLARLA DOĞDUN. SEN SÜRÜNMEK İÇİN YARATILMADIN. SAKIN SÜRÜNME, SENİN KANATLARIN VAR ONLARI KULLANMAYI ÖĞREN VE UÇ.
Hiç unutma bu hayattaki en pahalı mülktür özgürlük… Ve anlamak özgürlüktür…
Yasal Sorumluluk
Sitemizde yayımlanan köşe yazıları ve yorumlar yazarların kendi görüşleridir.
Tüm hukuki ve cezai sorumluluk yazarlara aittir.
Site yönetimi bu içeriklerden dolayı sorumlu tutulamaz.
Tüm hukuki ve cezai sorumluluk yazarlara aittir.
Site yönetimi bu içeriklerden dolayı sorumlu tutulamaz.
Yazarın Önceki Yazısı
HAKKINI ARAMA, HAKK’I ARA…
HAKKINI ARAMA, HAKK’I ARA…
Yazarın Sonraki Yazısı
MARTYRS…
MARTYRS…

