İmam Hatip Meselesi Ve Araplar
Geçtiğimiz günlerde İYİ Partili Turhan Çömez`in attığı bir tweet gündeme oturdu. Tweet'te, dereceye giren öğrencilerin sanki sadece İmam Hatip`li olduğu algısı oluşturulmuştu. Oysa ki bu, verilerin çarpıtılmasıydı. Tweet 11 milyonun üzerinde görüntülenme aldı. Doğrusu, daha sonra İletişim Başkanlığı tarafından paylaşılmasına rağmen 1 milyon bile izlenmedi. Çünkü algı, her zamanki gibi gerçeğin çok önüne geçmişti.Burada acı olan şu: Bu tweet`i referans alarak gençler linç edildi. Kimi sosyal medya kullanıcıları, bu çocukların başarısını küçümsemekle kalmayıp onları aşağılayan yorumlarda bulundu. Öyle ki linç edilen çocuklar arasında eski bakan Fatma Betül Sayan Kaya`nın oğlu da vardı. Tek suçu, başarılı bir İmam Hatip öğrencisi olmak. Çünkü bugün hâlâ bazı kesimlerde şu algı hâkim: “İmam Hatipliysen başarısızsındır. O okullarda eğitim kötüdür.” Oysa geçmişte bu çocuklara katsayı zulmü uygulandı, önleri kesildi.
Ben 2003`te üniversite sınavına girdim. Aynı neti yapan bir İmam Hatipli öğrenci, sırf okulundan ötürü daha düşük puan alıyordu. Bu yüzden pek çok genç yurt dışına gitmek zorunda kaldı. Bugün hâlâ “İmam Hatiplerde sadece 2 saat matematik var, nasıl derece yapıyorlar?” gibi sorular soruluyor. Oysa bu da yanlış bilgi. İmam Hatiplerde matematik dersi haftada 7-8 saat olarak veriliyor.
Çarpıcı bir örnek daha vereyim: Bahçeşehir Koleji'nden 73 kişi tam puan alıp birinci oldu. Ne güzel. Kimse çıkıp da “Sorular çalındı” demedi. Ama iş İmam Hatip`e gelince hemen itibarsızlaştırma başlıyor. Çünkü mesele, sadece başarı değil. Mesele, kimin başarılı olduğuna göre sevinen ya da üzülen bir topluluk yapısı. Bu çocuklara yöneltilen linçin asıl sebebi onların İmam Hatipli olmasıydı.
Dahası var... CHP Genel Başkanı Özgür Özel, 4 gün sonra çıkıp “İmam Hatipler bizim çocuklarımız” dedi. Peki neden 4 gün sustunuz? Neden bu çocuklar linç edilirken sesiniz çıkmadı? Çünkü iş işten geçtikten sonra söylenen sözler samimiyet değil, zarurettir. Algı oturduktan sonra “doğru”yu söylemenin kimseye faydası yok.
Araplara Dair Çifte Standartlar
Bir başka konu ise, Araplara karşı yürütülen sistematik düşmanlık. Gülben Ergen`in attığı bir tweet`e denk geldim. Diyor ki: “Avrupa`da, Amerika`da hiç Türkçe tabela görmüyorum ama bizde neden Arapça tabelalar var?” Bu, yüzeyde sıradan bir soru gibi görünse de altında ciddi bir cehalet ve ayrımcılık yatıyor.
Cevabım netti: “Korkunç bir cahillik.” Çünkü siz New York`ta, Berlin`de Türk mahallesine giderseniz elbette Türkçe tabelalar görürsünüz. Aynı şekilde, Türkiye`de Arap nüfusun yoğun yaşadığı yerlerde Arapça tabelalar olması da ticari bir gereklilik. Alanya`da Rus turistler yoğun olduğu için Rusça tabelalar var, kimse bunu sorgulamıyor. Ama konu Araplar olunca durum değişiyor. Arapça tabelaya düşmanlık yapılıyor.
Peki neden? Çünkü Araplara dair bilinçaltında bir öfke var. Hâlâ “Araplar bizi 100 yıl önce sattı” diyen insanlar var. Oysa tarihsel gerçekler bunun tam tersini söylüyor. Osmanlı`dan kopan topraklar üzerinden kurulan Arap devletlerinin büyük kısmı işgal yoluyla değil, savaşın ardından kuruldu. Üstelik bugün topraklarını sattıkları iddia edilen Filistinliler için bile durum çok net: Satılan arazi oranı %4`ü geçmiyor. Geri kalanı doğrudan işgal.
Gazze`de çocuklar dökülen unları yerden toplamaya çalışırken bile, “Toprağınızı satmasaydınız” yorumlarını görebiliyoruz. Bu artık sadece bir cehalet değil, insafsızlık.
Burada muhafazakâr ve milliyetçi camiaya da bir serzenişim var. Kendisine yakın gazeteciye, akademisyene, siyasetçiye destek vermeyen ama karşı tarafın her aktörünü yücelten bir yapıdan söz ediyorum. Muhalefet cephesi, kendi figürlerini linç edilse bile savunuyor. Biz ise birbirimizi yiyoruz. Üstelik sponsor desteği bile “modern” görünenlere gidiyor. Çünkü sistemde “muhalif olmak” daha çekici, daha “pazarlanabilir” bir görüntü oluşturuyor.
Ama bu da değişecek. Bu gerçeklerin konuşulacağı günler de gelecek. Daha yüksek sesle, daha cesur biçimde...
Yazarın Önceki Yazısı
ODA TV DOSYASI BÖLÜM 1
ODA TV DOSYASI BÖLÜM 1
Yazarın Sonraki Yazısı
8 Eylül'de Ne Olacak?
8 Eylül'de Ne Olacak?