İSLAM TARİHİ'NDEKİ BULAŞICI HASTALIKLAR VE MÜSLÜMANLARA YÜKLEDİĞİ SORUMLULUKLAR!
Salgın hastalıklar, insanlık tarihi boyunca sebep oldukları kitlesel ölümlerle, insanlığı çaresiz bırakan felaketlerden biri olmuştur. Böyle bulaşıcı salgın hastalıklara İslami kaynaklarda ``taun`` denilmektedir. Taun sözlükte yaralamak, ayıplamak ve kusurlu görmek gibi anlamlara gelmekte ve terim olarak da bulaşıcı bütün hastalıkları ifade etmektedir.
İslam tarihinin ilk bulaşıcı salgın hastalığı da 627 yılında Hz. Peygamber dönemin de Medain`de ortaya çıkan ``Şiruye`` salgınıdır. Ayrıca kaynaklarda Hz. Ömer'in halifeliği döneminde de birkaç salgından söz edilmektedir. Örneğin Hayber Yahudileri arasında çıkan ``Veba`` salgını ve Filistin'de ortaya çıkan ``Amvas`` salgını onun döneminde çıkan salgınlardır. Ancak 639 yılında çıkan Amvas salgını, çok ciddi sayıda kişinin ölümü ile sonuçlanan, hatta içlerinde ``Ebu Ubeyde bin Cerrah`` ve ``Muaz bin Cebel`` gibi sahabenin ileri gelenlerinin de öldüğü büyük bir salgındır.
Halife Hz. Ömer'de bu salgının etkili olduğu günlerde Şam bölgesine seyahate çıkmıştır. Başkomutan Ebu Ubeyde bin Cerrah ve bölgedeki diğer komutanlar kendisini karşılayarak salgının durumunu ona anlatmışlardır. Yapılan istişare toplantıları sonunda da hastalığın yayıldığı bölgeye girilmemesi ve hemen geri dönülmesi kararı verilmiştir. Ancak bu karar üzerine Ebu Ubeyde bin Cerrah, Hz. Ömer`e “Allah`ın kaderinden mi kaçıyorsun” diye sormuş, Hz. Ömer'de, o`na ``Allah`ın bir kaderinden yine Allah`ın başka bir kaderine kaçıyorum`` diye cevap vermiştir. Daha sonra da Hz. Ömer, Ebu Ubeyde'ye şu sözleri söylemiştir: ``Sen devenle bir vadiye ulaşsan, vadinin bir tarafı sulu ve yeşillik, diğer tarafı da susuz ve kuru olsa deveni nerede otlatırsın? Deveni otlak yerde otlatırsan Allah'ın takdiriyle otlatmış olmaz mısın? Bunların her ikisi de Allah'ın kaderidir.`` Bu konuşma devam ederken yanlarına Abdurrahman bin Avf gelmiş ve Hz. Peygamberin ``bir yerde salgın olduğunu işitirseniz oraya girmeyin. Eğer bulunduğunuz yerde salgın ortaya çıkarsa oradan ayrılmayın`` sözünü hatırlatmıştır. Bunun üzerine Hz. Ömer'de verdiği kararın doğruluğundan sebep Allah`a hamd ederek oradan ayrılmış ve Medine'ye geri dönmüştür.
İslam tarihinde meydana gelen ve birçok kişinin ölümü ile sonuçlanan başka bulaşıcı salgınlarda bulunmaktadır. Örneğin 688, 706 ve 749 yıllarında Basra ve çevresinde, 764 yılında da Mısır'da meydana gelen ve insanları aniden öldüren salgınlar da tarihe geçen önemli salgınlardır. Özellikle kaynaklarda 749 yılında meydana gelen salgının geniş bir coğrafyaya yayıldığı, salgın sırasında da Dımaşk şehri ve yakınlarında bir günde yüzlerce insanın öldüğü, sadece Şam Emeviye Camii`nde bir vakitte on beş kişinin cenaze namazının kılındığı kaydedilmektedir. Ayrıca İslam dünyasını etkileyen salgınların 16. Yüzyılın başlarından itibaren yeni alanlara doğru yayılmaya başladığı da görülmektedir. Bu dönemde veba salgını sadece Akdeniz bölgesiyle sınırlı kalmamış, Balkan havzası, Karadeniz havzası, Kafkasya, Orta Asya, Kızıldeniz ve Hint Okyanusuna uzanan ticaret ve haberleşme ağlarını da içine alarak yayılmıştır. Böylece etkisini giderek arttıran salgınlar da 16. Yüzyılın son çeyreğinden itibaren İslam dünyasında yaklaşık her yıl meydana gelmiştir. Bu salgınlar 18 ve 19. Yüzyıllarda seyrekleşse de her yeni gelen nesille birlikte tekrar ortaya çıkmıştır. 19. Yüzyılın ortalarına doğru da karantinanın kurulmasından sonra Anadolu, Mısır ve Doğu Akdeniz bölgelerinde bu salgınlar büyük ölçüde azalmıştır. Ancak 2020 yılında Çin'in Wuhan kentinde ortaya çıkan ‘`Koronavirüs`` (Kovid-19) salgını ise hem İslam tarihinin hem de insanlık tarihinin en etkili salgını olmuştur. Çünkü bu salgın kısa bir süre içinde bütün dünyayı etkisi altına almış ve dünya genelinde ciddi ölüm oranlarının ve ekonomik sıkıntıların yaşanmasına sebep olmuştur.
Temizlik İmanın Yarısıdır!
Bilindiği gibi, birçok hastalığın sebebi, pisliktir. Bunun içindir ki Hz. Peygamber, öncelikle temizlik üzerinde durmuş ve bunu vurgulamak için de ‘`temizlik, imanın yarısıdır`` diye buyurmuştur. Ayrıca Hz. Peygamber, yer ve çevre temizliğine de büyük önem vermiştir. Özellikle giyilen elbiselerin her zaman namaz kılabilecek şekilde temiz ve düzgün olmasını istemiş ve şöyle buyurmuştur: ``Elbiselerinizi, kılık kıyafetinizi düzeltiniz ki insanlar arasında bir benek gibi olunuz; çünkü Allah, çirkinliği sevmez.`` Dolayısıyla Hz. Peygamber, evlerin ve iş yerlerinin de temiz tutulmasını; hatta, insanların gelip geçtiği yolların, dinlenme yerlerinin, çarşı ve sokakların kirletilmemesini emretmiştir. Günümüzde modern tıbbın da salgın hastalıklar karşısında alınacak tedbirler arasında gösterdiği karantina uygulamasını, aslında Hz. Peygamber bin dört yüz yıl öncesinden tavsiye etmiştir. Nitekim Kovid-19 sürecinde Müslüman olmayan ülkeler de bile bu tavsiye şehir panolarında yayınlanmıştır.
Sorumsuzca Davranmak Kul Hakkıdır!
İslam dini insanın hayatını koruma altına alarak zarar verilmesini ve haksız yere öldürülmesini kesinlikle yasaklamakta ve bir insanın öldürülmesini bütün insanlığın öldürülmesi ile eş değerde tutmaktadır. (Maide, 32.) Bu sebepten özellikle bulaşıcı hastalıkların yaygın olduğu dönemlerde sorumluluklarımızın farkında olmalı ve uyarıları tam anlamıyla dikkate alarak yerine getirmeliyiz. Aksi taktirde hastalanarak hem kendimizi hem de başkalarını tehlikeye atabilir ve insanların zarar görmelerine hatta ölmelerine sebep olabiliriz. Nitekim Kur`an-ı Kerim`de ``kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın`` (Bakara, 195.) ve ``başkalarına zarar vermeyin`` (Hud, 85.) gibi uyarılar yapılmakta ve Müslümanların bu konuda dikkatli olmaları istenmektedir. Çünkü ister kasıtlı olsun ister kasıtsız olsun ihmalkarlık sonucu bir insanın zarar görmesine sebep olmak dinimizce kul hakkı kapsamındadır. Nitekim kul hakkının bağışlanması da hak sahibinin affetmesi şartına bağlanmıştır. Hak sahibi de hakkını almadıkça veya bu hakkından vazgeçmedikçe kişi affedilmemektedir. Nitekim bu konu hakkında Hz. Peygamber kul hakkına giren kişilerin ahirette sevaplarından alınarak hak sahiplerine dağıtılacağını, eğer sevapları bu hakları ödemeye yetmezse hak sahiplerinin günahlarından alınarak onların günahlarına ekleneceğini ve bu kişilerin de müflis (borçlu) olarak cehenneme gireceklerini söylemiştir. Görüldüğü gibi kul hakkı, kişinin Cennet ya da Cehenneme gidişinde önemli ölçüde belirleyici bir rol oynamaktadır. Sonuç olarak hem dünya da hem de ahirette bizlere sıkıntı olabilecek bu gibi durumlarla karşılaşmamamız için sorumluluklarımızı yerine getirmeli ve uyarılara da dikkat etmeliyiz.
Yasal Sorumluluk
Sitemizde yayımlanan köşe yazıları ve yorumlar yazarların kendi görüşleridir.
Tüm hukuki ve cezai sorumluluk yazarlara aittir.
Site yönetimi bu içeriklerden dolayı sorumlu tutulamaz.
Tüm hukuki ve cezai sorumluluk yazarlara aittir.
Site yönetimi bu içeriklerden dolayı sorumlu tutulamaz.
Yazarın Önceki Yazısı
KIZLAR İÇİN ALINAN BAŞLIK Ve SÜT PARALARININ TARİHİ VE İSLAM'DAKİ YERI
KIZLAR İÇİN ALINAN BAŞLIK Ve SÜT PARALARININ TARİHİ VE İSLAM'DAKİ YERI
Yazarın Sonraki Yazısı
GEBELİĞİ ENGELLEMEK İÇİN KORDON BAĞLATMAK VEYA SPİRAL TAKTIRMAK CAİZ MİDİR?
GEBELİĞİ ENGELLEMEK İÇİN KORDON BAĞLATMAK VEYA SPİRAL TAKTIRMAK CAİZ MİDİR?

