DÜNDEN BUGÜNE AŞURE GELENEĞİ VE İLK PİŞİRİLEN AŞURE TATLISI

Ümit ÖZDEMİR

Ümit ÖZDEMİR

Aşure, Muharrem ayının (Hicri) onuncu gününden adını alan ve tarihi çok eski yıllara dayandırılan bir gelenektir. Nitekim 'Aşura' ismi Arapçada 'on' anlamına gelen 'aşara' kelimesinden türemiş, zamanla da bu kelime Aşure olarak değiştirilmiştir.

İlk pişirilen Aşure..

Aşure ilk olarak Hz. Nuh tufanı ile başlamıştır. Hz. Nuh'un oğulları olan Sam, Ham ve Yasef kendisine iman etmiş diğer oğlu Kenan ve kavminden bir çok kişi ise iman etmemiştir. Ayrıca Hz. Nuh uzun yıllar Allah'ın emirlerini kavmine tebliğ etmiş ancak karşılığında hep zulme uğramış ve ona inanmayanların alaylarına maruz kalmıştır. Bu duruma daha fazla dayanamayan Hz. Nuh, kavmini Allah'a şikayet etmiş ve Allah, Hz. Nuh'a çok büyük bir gemi yapmasını emretmiştir. (Hud, 37.) Hz. Nuh da büyük bir gemi yaparak kendisine iman eden ne kadar Mü'min varsa onları gemiye bindirmiştir. Ayrıca her cinsten birer çift hayvanı da yanlarına almışlardır. (Hud, 40.) Gökten yağan yağmurlar, yerden fışkıran sular yeryüzünü kaplamış ve büyük gemi de hareket etmiştir. Gemi aylarca su üzerinde kalmış ve bu zaman zarfında da gemiye binenler yanlarına aldıkları yiyecekleri tükenmeye başlamıştır.
Geriye kalan yiyecekleri de bir kazanda toplayarak pişirmişlerdir. İşte o kazanda pişrilen yiyecekler bugün bizlerin 'Aşure' dediği yiyecektir.

Geçmişten günümüze Aşure..

Çok eskiden beri devam eden Aşure geleneği Osmanlılar döneminde sarayda pişirilirdi. Helvacıların nezaretindeki aşçılar ve kiler ağaları tarafından hazırlanan Aşure, Muharrem ayının onundan itibaren “Aşure Testisi” adı verilen özel kaplarla saray dairelerine ve halka birkaç gün süreyle dağıtılırdı. Anadolu'da zengin aileler ve esnaf teşkilatları tarafından da pişirilen Aşureler hem sebilciler tarafından hem de halkın iştirak ettiği merasimler de dağıtılırdı. Bazı bölgelerde Aşure dağıtımından sonra kurbanlar da kesilirdi. Günümüzde de Aşura geleneği oruç tutmak ve aşure tatlısı pişirmek suretiyle bütün canlılığını devam ettirmektedir.

Kerbela olayı..

Aşura'nın İslam tarihinde siyasi bir yönü de bulunmaktadır. Hz. Peygamberin torunu Hz. Hüseyin'in Kerbela'da şehid edilmesinden sonra Şia için bu tarih önem kazanmış ve Hz. Hüseyin'in intikamını alma yemininin tazelendiği bir matem gününe çevirilmiştir. Şiiler'in her yıl dövünerek, kendilerine işkence yaparak tutmaya başladıkları bu matem orucu Şii olan Fatımi devletinin himayesinde devlet merasimleri ile yerine getirilmiş, daha sonra da bu merasimler İran'da gelenek halini almıştır.

Aşure orucu..

Kaynaklarda Aşura günün de oruç tutmanın fazileti konusunda sahih hadisler bulunmaktadır. Hatta Hz. Peygamberin, peygamberlik görevinden önce de bu orucu tuttuğu, sonra da tuttuğu ve hatta Müslümanlara tavsiye ettiği sahih rivayetler ile sabittir. Ancak o gün yıkanmak, gözlere sürme çekmek, süslenmek, kına yakmak, bayramlaşmak, hububat karışımı aş (aşure) pişirmek, sadaka vermek, mescidleri ziyaret etmek, kurban kesmek gibi fiiller hakkında sahih hiç bir rivayete rastlanmamıştır. Hadis olduğu öne sürülen metinlerin de birçoğunun gerçekte hadis olmayıp, muhtemelen cahiliye adetlerine ve Yahudi geleneklerine dayanan bilgiler olduğu düşünülmektedir. Zira bu adetleri Hz. Peygamberin ve ashabının yaptığına dair güvenilir kaynaklarda herhangi bir kayıt yoktur.