SURİYE’NİN SIRTINDA SATRANÇ OYNAMAK

Mehmet Orhan

Mehmet Orhan

Doğu Guta`da, Esed`in kimyasal silahlar kullanmasının ardından Amerika “timsah gözyaşları” dökmeye devam ediyor. Güya, ABD, Guta`daki bu saldırıya karşılık verecekmiş. Versen ne olur, vermesen ne olur.
Amerika, Sen, Filistin`deki İsrail zulmüne karşılık verdin mi?
Vermeyi aklından bile geçirdin mi?
Benimki de laf mı? ABD, aksine İsrail`i teşvik ediyor, daha çok Filistinli öldürmesi için. Kudüs`ü başkent olarak tanıyor, büyükelçiliğini oraya taşıyor ve adeta İsrail`in sırtını okşuyor. Katliamlara devam et, diyor. İsrail, Gazze`de kimyasal silah kullanmadı mı? Gazze sahillerinde Filistinli çocukları misket bombalarıyla katletmedi mi? On yaşındaki Filistinli çocukları keskin nişancılarıyla öldürmedi mi? Daha birkaç gün önce sadece elindeFilistin Bayrağı olan bir kadının vuruluşunu canlı yayında izlemedik mi?
Ne oluyor Amerika?
Filistin`de, Arakan`da, Afganistan`da, Yemen`de, Somali`de katledilen çocukları hiç gündeme getirmiyorsun da neden Guta için Rusya`ya rest çekiyorsun. Niye Suriye`desin Amerika? Niye ırak`taydın? Niye Afganistan`daydın?
Guta`da yüreklerimizin ilk yanışı değil bu?
Esed Katili`nin ilk katliamları da değil. Ama hesap kitap başka.
ABD, Rusya, İngiltere, Fransa, Almanya ve diğerleri, Suriyelilerin sırtında kanlı ve çirkin bir satranç oynuyor. Olan, Suriye`ye ve Suriyelilere oluyor. Satrancın bir tarafındaki ABD ve Batı`nın eli ne kadar kanlı ise, masanın diğer yanındaki Esed ve yandaşlarının eli de o kadar kanlı aslında. Katil Esed, koltuğunu ve saltanatını biraz daha sürdürme alçaklığıyla direniyor. Onurlu bir yöneticinin ülkesini korumak adına gözünü bile kırpmadan canını vermesi gerekirken, Esed kendi halkını katlediyor. Bir gün mutlaka bunların hesabını verecektir.
ABD ve Batı, dünya ekonomisini yönetmeye aday Asya`ya karşı şimdiden tedbir alma (Buna 3. Dünya Savaşı da dahil) bu coğrafyayı kana bulamaktan çekinmiyor. Bir yandan Çin`i sıkıştırmaya çalışıyorlar, diğer yandan Rusya`yı yalnızlaştırmak istiyorlar. Arada İran`ın işini de bitirmek gibi bir niyetleri de var. Ama bunlar durup dururken olmaz. Türkiye`yi ise her şeye rağmen hala, “Kullanışlı bir müttefik olarak” tutma çabaları var. Ama işin şekli çoktan değişti. Rusya da Türkiye ile çok sevdiği için iyi ilişkiler geliştirtirmiyor. NATO ülkesi olan Türkiye`nin Rusya ile ortak hareketler içinde bulunması, Rusya`yı ABD`ye ve Batı`ya karşı yüreklendiriyor. Kalmış ki, Türkiye hafife alınacak bir müttefik değildir. Güçlü ordusuyla Türkiye, her dönemde dikkate alınacak, alınması gereken, hatta zorunlu olan bir ülkedir.
Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov`un, “Türkiye Afrin`i esed`e teslim etmelidir” çıkışı, bilinçli ve geleceğe dönük algı içeren bir açıklamadır. Türkiye`nin Esed`e ve Suriye rejimine bakışını çok iyi bilen Lavrov, bu sözleri niye etmiştir? Lavrov ve Rusya ve İran, Türkiye`nin PYD`ye karşı operasyonlarından aslında rahatsız ama Türkiye`yi kaybetmemek için sınırlı bir göz yumma haline giriyor. Çünkü Türkiye, PYD`yi, Kuzey koridorundan tamamen temizlemeye niyetli ve bir süre sonra karşısına Rusya ve İran çıkacak. Rusya ve İran`ın Kuzey Suriye`nin kimi bölgelerinde PYD/PKK ile işbirliği içinde olduğunu biliyoruz.
Sonuç olarak ne Amerika ne de Rusya bu bölgeden çekilmeyecek.
1916`daki Syces-Piccot anlaşmasının bir asır sonraki versiyonu sahneye konuluyor. Suriye`yi parçalayacaklar (Bölüşecekler). Belki Suriye parçalanırken, Irak`ı da parçalayacaklar. ABD, kurulacak her bir devletçiğe, incirlik benzeri üsler kuracak. Rusya da payına düşen yerlere aynı askeri üslerden kuracak. Olan Müslümanlara, olan Suriyelilere olacak. Esed belki de o küçük devletçiklerin birinin başında kalmaya devam edecek.
Türkiye`ye gelince.
Batı, Türkiye`nin bir Vietnam, Bir Afganistan, Irak ya da Suriye olmadığını, olamayacağını gördü. Türkiye`yi bölmeyi, parçalamayı defalarca denediler ama olmadı. Bu yüzden Türkiye`ye ya doğrudan saldıracaklar ya da Türkiye ile ilişkileri düzelterek, statüsü belli olan bir müttefik olarak Türkiye ile yola devam edecekler.
Ha bir şey daha. Türkiye şu an tarihinin hiçbir döneminde olmadığı kadar güçlüdür.
Her şeyden önce siyasi istikrar var. Yönetimde çok seslilik yok. Asker-siyasetçi ayrımı geride kaldı. Cumhurbaşkanının gerçekten başkomutan olduğunu kabullenmiş ve Cumhurbaşkanına güvenen bir Türk Silahlı Kuvvetleri var. Devletin teröristlere ve sınır ötesi operasyonlarına yüzde 70-80 aralığında destek veren güçlü bir kamuoyu var. Hepsinden öte, artık dostunu düşmanını tanıyan bir Türkiye var karşılarında. Bu da bir devleti gerçekten güçlü yapar. Ayrıca Türk Silahlı kuvvetlerinin personel gücü ve silah donanımı hala dünyadaki en caydırıcı ordulardan biri olma özelliğini sürdürüyor.