“Ben sizi erkek sanmıştım”

Ersoy BABA

Ersoy BABA

Temel inşaatta çalışırken nasıl olduysa dengesini kaybedip düşmüş. Düşerken iskeleye çarpa çarpa yere inip kum yığınlarının üzerine düşmüş. Gürültüyü duyan koşup gelmiş. Kumların arasından doğrulan Temel üstünü başını çırpmış. Yanına gelenler telaşla:

-“Ne oldu Temel?” diye sorunca:

-“Ula ne bileyim. Ben da yeni geldum.”

*** 

Merhaba değerli okurlarım. Şimdi muhtemelen merak ediyorsunuz: “Acaba ne konu işleyecek? Nereden nereye zıplayacak? Hangi anıları tınıları yazıp bu haftayı da geçiştirecek?” diye. Ama inanın bilmiyorum. Ben de sizlerle birlikte okuyorum. Ben de yeni geldim.

Önceki yazılarımdan birinde Ankara Mamak belediyesi CHP'li başkan adayının (şimdi Mamaklılar tarafından seçilip başkan oldu) seçim gezisi sırasında karşılaştığı Suriyeli göçmen çocuklarla ilgili:

-“Bunlar büyüdüğünde başımıza bela olacaklar. Bir an önce geri gönderilmeli” diye konuşmuştu. 

Mamak belediye başkanı Veli Gündüz Şahin aynı Netanyahu gibi düşünüyor. Eğer Netanyahu'nun elindeki imkanlar kendinde olsaydı asla ondan geri kalmazdı. Zaten bu taife göçmenlere karşı değil. Müslüman göçmenlere karşı. Ukraynalı, Rus veya Alman göçmenlerle karşılaşsalar onları buraya getiren ayaklarını yalayacaklar.

Ankara Mamak'ta bir adrese gittim. Mamak sınırları içinde en fazla 2 km. girip çıktım. 8-10 metrelik billboard reklam panoları yaptırmış. Sadece benim yol güzergahımda 20 civarındaydı. Mamak sınırları içinde sayılarının 400-500 civarında olduğunu sanıyorum. Hepsinde Mustafa Kemal Atatürk'ün billboardı kaplayan bir resmi var. Yanında da ilk söyleyenin kim olduğu kesin olarak bilinmemekle beraber muhtemelen bir generale ait olan fakat son zamanlarda Mustafa Kemal'e atfedilen birçok bir sözden biri olan “Vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır” sözü yer almakta.

Her yere bu kadar Mustafa Kemal Atatürk resmi koyduysa demek ki yiyeceği haltlar çok fazla. Atatürk'ün arkasına saklanma faaliyeti olduğunu hissettiriyor. Şimdiden mazeretlerini asmış billboardlara. Öncesinde bunlarla başladıysa sonrasında Atatürk'ün giydiği yeleğin benzerini degiyerek gidip gelir belediyeye. Biz bu filmleri çok gördük.

Görevini iyi yapmak millete hizmet için ayrılmış paraları billboard reklamlarına, baskılarına harcamak değildir. Demek ki Mamak belediye başkanı “Vatanını sevmiyor”

Görevini en iyi yapma konusunda bir Valimizin bir hatırasını geldi aklıma. Aradım buldum. Aktarıyorum:

*** 

Bursa Valisiyim. 1957 seçimleri öncesi.

Bursa Milletvekilleri ziyaretime geldiler.

İstekleri, Çalı bucağının Jandarma Kumandanı Uzatmalı Onbaşıyı görevden almam.

-“Niçin” dedim. Milletvekilleri :

-“ Bu adam CHP'li partizanlık yapıyor.”

-“Peki bakarım. Tahkik ederim” dedim. Özel idare Müdürünü çağırdım:

-“Şu adamın durumu bir tahkik ediverin” dedim.

Özel İdare Müdürü gitti, tahkik etti, geldi.

-“Uzatmalı Onbaşı işinin ehli , vazifesini de tamam ve hakkaniyetle yapan bir görevli” dedi.

-“Pekâlâ, kalsın” dedim.

Aradan bir süre geçti. Milletvekilleri yeniden geldiler. Bursa Milletvekilleri dişli insanlar. ÂgahErozan Demokrat Parti iktidarında Meclis Başkanı. Haluk Şaman Çalışma Bakanı. Hulusi Köymen Milli Savunma Bakanı, Sadettin Karacabeyli, Selahaddin Karacabey, sevilen, ağırlıkları olan Milletvekilleri.

-“Uzatmalı Onbaşının tayini ne oldu?” dediler.

Özel İdare Müdürünün incelemesinin sonuçlarını aktardım. Güldüler:

-“Özel İdare Müdürü de CHP'li . Adamı koruyor” dediler.

-“Kendim gider bakarım, gereği neyse yapılır”dedim. Kalktım gittim. O zaman, ocak, bucak başkanlığı devri. Uzatmalı Onbaşıyı istemeyen de Ocak Başkanı. Araştırdım. Ocak Başkanının olmadığı bir yerde bizzat    DP'liler bana;

-“Bizim başkan ormandan odun kesmek istiyor. Bu onbaşı da engelliyor. Onbaşı görevini tam yapan insandır. Başkan haksız.” dediler.

Öğreneceğimi öğrenmiştim. Döndüm geldim. Bir süre geçti, milletvekilleri yeniden geldiler. 'Ne oldu bizim uzatmalı onbaşının işi?' diye sordular.

-“Kendim gittim tahkik ettim. Onbaşı dürüst ve görevini hakkıyla yapıyor. Bucak Başkanı orman kaçakçısı. Odun kesmek istiyor, onbaşı da manioluyor. Şikayetin anlamı bu“ Yani 'uzatmalı Onbaşıyı görevden almayacağımı' söyledim.

Israr ettiler:

-“Cezalandırmak şart değil ya. Çalı'dan al, Bursa'nın en iyi yerine ver” dediler.

-“Olur” dedim.

Onbaşıyı çağırdım. O zaman Bursa'nın en iyi kasabası; Armutlu.

-“Oğlum seni Armutlu'ya vereyim. Orası Bursa'nın en iyi kasabası. İstakozu bol. Rahat edersin. “

Onbaşı bana döndü:

-“Sayın Valim,  yetki sizin elinizde. Beni nereye gönderirseniz giderim. Ama ben SİZİ ERKEK SANMIŞTIM!...

-“Niye o?” dedim.

-“Bir Ocak Başkanının sözüyle beni görevden alıyorsunuz”

-“Armutlu'ya gitmek istemiyor musun?” diye sordum.

-“İstemiyorum. Önümüz kış. Evimin odununu, kömürünü aldım. Çocuğum okulda. Öğretmenini de çok seviyor.”

-“Peki öyleyse. Kal yerinde” dedim, gitti.

Milletvekilleri tekrar geldiler, durumu onlara anlattım.

-“Görevliye Armutlu'yu teklif ettim ama kabul etmedi. Başka bir şey yapamam” dedim. Memnun olmadılar.

Aradan bir süre geçti. Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın Özel Kalem Müdürü Gemlikli Tayyar bana telefon etti:

-“Sayın Cumhurbaşkanım, sizinle baş başa yemek yemek istiyor” dedi. Kalktım gittim. Çankaya'da rahmetli Celal Bayar'la yemek yiyoruz.

-“İhtimal vermedim amma sen Bursa Milletvekillerinin istediği bir uzatmalıyı yerinden almamışsın”  dediler.

-“Evet, değiştirmedim' cevabını verdim ve olayı aynen naklettim. Celal Bayar bana:

-“Milletvekilleri bir uzatmalı için kırılır mı? Sen onu alıver” deyince:

-“Eğer müsaade ederseniz bu tayini halefim yapsınlar” dedim. Bayar'ın bana cevabı  :

-“İNCE DEMOKRATMIŞSIN!...'

Yemek bitti. Bursa'ya döndüm. Tayinimi bekliyorum, çıkmadı. Ama rahmetli Bayar iki ay benimle konuşmadı. Uzatmalı da yerinde kaldı.

1957 seçimleri oldu.

CHP oyları ilerledi, DP oyları geriledi. CHP 61 mebustan 178 ‘e yükseldi. Adnan Menderes seçim sonrası görüştüğümüzde bana şu soruyu tevcih etti:

-“Türkiye sathında her yerde geriledik. Bursa'da 44 bin oy fazla aldık. Bu dört yılda iktidarımızı siz temsil ettiniz. BUNUN HİKMETİ NEDİR? ”

(İhsan Sabri Çağlayangil, Anılarım, Yılmaz yy 1990 3. Baskı sh:354-356)

*** 

Yazının sonundaki fıkra beklentinizi anlayışla karşılıyorum. Onun için fıkrayı en başa yazdım. Tüh! Keşke başta söyleseydim. Şimdi yazıyı yeniden okumak zorunda kalacaksınız.

Kalın sağlıcakla.