BU SAVAŞI KAZANMAK ZORUNDAYIZ!

Mehmet Orhan

Mehmet Orhan

Türkiye`nin de bir parçası olduğu Orta Doğu ülkelerinde, güçlü devlet yapısı ve istikrar olmadan güçlü bir devlet olunması mümkün değildir.

Türkiye`nin son dönemde terörün hedefi haline getirilmesinin en önemli gerekçesi, TBMM`de görüşülmekte olan Anayasa paketi ve bunun sonucunda gelecek olan sistem değişikliğidir. DEAŞ ve PKK bölgesel olarak, kendilerine yapılan operasyonlara karşılık veriyor gibi görünse de, saldırıların küresel nedeni, Türkiye`yi sistem değişikliğinden vazgeçmeye zorlamaktır.
Terör saldırıları, milleti karamsarlığa sevk edecek, anayasa değişikliği meclisten geçse bile referandumda, halkın “evet” yönündeki kararlılığının “çekimser” liğe evrilmesi sağlanacaktır. Terör saldırılarıyla birlikte yeni sisteme karşı, ulusal ve uluslar arası medya ve siyaset gücü devreye girecek, Cumhurbaşkanlığı sistemine karşı adeta bir “intihar saldırısı” başlatılacaktır.
Bu konuda Doğu Perinçek`in tesbitleri hem ilginç hem de Türkiye`ye mesaj niteliğindedir. Perinçek diyor ki; “Türkiye`nin Tayyip Erdoğan`sız bir hükümet seçeneği üretmesi mümkün değildir.” Perinçek`in bu gerçekçi tespiti, Erdoğan`ın halk nezdindeki gücüne dayanıyor.

Perinçek açıklamalarında bir de öneride bulunuyor; “Kaos ortamından sıyrılmanın yolu Ak Parti Hükümeti`nin tabanını genişletmek ve bir milli mutabakat hükümeti kurmaktadır” diyor. Perinçek`in yanıldığı nokta bu. Milli Mutabakat hükümetinin eş değer anlamı bir koalisyon hükümetidir. Bu sıkıntılı günlerde, kararlı bir iradeye, kararsız, kafası karışık birkaç iradeyi eklemenin sorunları daha da karmaşıklaştıracağı aşikardır. Çünkü; Milli Mutabakat hükümetine dahil edilecek güçlerin önceliği, Tayyip Erdoğan ve Ak Parti`den kurtulmaktır. Önceliği “Vatan ve ulusal çıkarlar” olanlar için iktidarda yer almak zorunlu değildir. İktidar gücüne verilecek destek, uluslar arası güç odaklarını ve teröristleri demoralize etmeye yetecektir.

Her terör saldırısının ardından ayrıştırıcı dil kullanan CHP, bu alışkanlığından vazgeçmelidir. Terörün gerekçesini bulmaya çalışmak beyhudedir. Hele hele, her terör saldırısında Erdoğan`ı ve Ak Parti iktidarını hedefe koymak terörün amacına hizmet etmek değil midir? CHP ve işbirlikçi medyası, bu karanlık günlerde hükümete destek olmaya çalışan MHP`yi de yıpratmaya çalışıyor. Türkiye`nin geleceğinin güçlü ve tek partilik iktidarlarda olduğunu gören Devlet Bahçeli adeta siyaseten linç edilmeye çalışılıyor. Bu, Bahçeli`nin ülke çıkarları için gösterdiği ilk refleks değildir. CHP, vakit kaybetmeden ve “ama” demeden, teröre karşı hükümete kayıtsız şartsız destek vermek zorundadır. Perinçek CHP ile ilgili can alıcı uyarısını şöyle yapıyor:

“CHP, mağdurları koruma adına HDP ve FETÖ`den elini çekmelidir”. Perinçek batının Türkiye`yi hedefe koyma nedenlerini de şöyle sıralıyor:

“Dört gün İsviçre`deydim. Orada Ermeni Soykırımını tanıyan Meclis kararının kaldırılması için basın toplantısı yaptım. ABD yayın organlarını sürekli izliyoruz. Batıda ABD merkezli bir propaganda kampanyası var. Tayyip Erdoğan yönetimini devirme amaçlarını sürekli olarak yayıyorlar. Sebep, Türkiye Hükümetinin PKK ve FETÖ terörünün üzerine gitmesi, Fırat Kalkanı Harekâtıyla Amerikan Koridoruna girmesi ve Rusya, İran, Suriye ve Çin devletleriyle işbirliğine yönelmesidir. Washington yönetimi, telaş içindedir. Türkiye üzerindeki denetimini kaybediyor. Türkiye`nin vatan bütünlüğünü savunması ve iç barışı sağlama kararlılığı, onlara göre suçtur.”

Perinçek bütün bu sağduyulu söylemine rağmen bir konuda yanılıyor. “Türkiye Cumhurbaşkanlığı sisteminden vazgeçmeli” diyor. Oysa bütün bu saldırıların ana nedenlerinden en önemlisinin bu olduğunu bilmesi gerekir. Burada da Perinçek`in siyasal kaygıları ön plana çıkıyor.

Türkiye`de can güvenliğinin kalmadığını, ekonomik istikrarın zedelendiğini, insanların korktuğunu, ürkmeye başladığını düşünenlerdenseniz, şunu iyice kafanıza sokmanız gerekiyor. Bu süreci tetikleyenlerin arzusu bir iç savaştır. Oysa biz şu anda zaten bir savaşın tam ortasındayız. Daha can yakıcı savaşa maruz kalmadan bu savaşı kazanmak zorundayız. Bu savaşı kazanmanın yolu ise teröristten korkmamaktan geçiyor. Gazetelerde, televizyonlarda, sosyal medyada, bilerek ya da bilmeyerek, toplumdaki korkuyu körükleyen kimse varsa, açık ya da gizli terörün destekçisi demektir. Herkes aklını başına alsın.