BATI İLE GÜVEN SORUNU AŞILIR MI?

Mehmet Orhan

Mehmet Orhan

Türkiye, sadece AB ülkeleri ile ilgili değil, ABD ile de güven sorunu yaşıyor.

Bu sorunun kaynağı Türkiye değil.

Düşünün, 1974'te Rum Çeteleri, soydaşlarımızı katletmeye başlayınca Türkiye Kıbrıs Barış Harekatı'nı başlattı. Herkesten önce ABD, bir NATO üyesi olan Türkiye'ye silah ambargosu koydu. Böyle müttefiklik, böyle dostluk olur mu? Diyeceksiniz ki, Yunanistan da NATO üyesiydi. Ama biz Yunanistan'a savaş ilan etmedik. Rum çeteciler, soydaşlarımızı öldürmesin diye Ada'ya çıktık. ABD'de bu harekatın gerekçesini biliyordu.

2003 Mart'ında TBMM ABD Askerleri'nin Irak Harekatında Türkiye topraklarını kullanmasına ilişkin tezkereyi reddetti. Üstelik, hükümet desteklemesine rağmen. Peki ABD ne yaptı? Kuzey Irak'ta askerlerimizin başına çuval geçirerek, dostluğa ve müttefikliğe bir kez daha ihanet etti.

Sadece ABD değil, Türkiye aslında Tüm Hıristiyan dünyası ile güven sorunu yaşıyor.

Avrupa Birliği, Hıristiyan-İslam ayrımını her fırsatta dile getirmekten kaçınmıyor. Almanya, Belçika, Hollanda, Avusturya, Suriyeli mülteciler sınırlarına dayandığında hiç utanmadan, “Sadece Hıristiyan olan mültecileri kabul etme” teklifinde bulundular. Oysa tüm bu ülkeler, PKK ve FETÖ militanlarını bağırlarına basma konusunda çok mahir davrandı.

Daha iki gün önce Almanya Başbakan Yardımcısı Sigmund Gabriel, PKK ile ilişkisini defalarca itiraf etmiş olan, cezaevindeki Selahattin Demirtaş'a, “Özgürlük ve Dayanışma kongeransı” için davetiye gönderme küstahlığında bulunabiliyor. Güçleri birleştirme çağrısında bulunuyor? Kime karşı güç birliği yapacaklar? Türkiye'ye karşı. İşte yıllardır, müttefik dediğimiz, dost sandığımız AB Ülkeleri, aynanın arkasındaki gerçek yüzlerini gösterdmeye başladı.

Avusturya'dan da bir çıkış daha geldi. Savunma Bakanı Hans Peter Doskozil, AB'nin Türkiye ile imzaladığı sığınmacı anlaşmasının kendileri için güvenilmez olduğunu söyledi.

AB'yi ise güvenilir bir partner olarak tanımladı. Oysa, bu ilişkide verdiği sözü yerine getirmeyen hep AB oldu. Deskozil'e sormak gerek, mülteciler konusunda, söz verdiğiniz 3

Milyar Euro'yu gönderdiniz mi? Güya 2016'nın Mayıs-Haziran'ından itibaren Türk vatandaşları AB'ye vizesiz seyahat edebilecekti. Ne oldu?

Hepsi bir yana, 15 Temmuz'da AB'nin Türkiye'deki ihaneti ve yangını görmezden gelmesi herhalde tarih boyunca unutulmayacaktır. Türkiye kan ağlarken, insanlarımız hain fetöcü pilotlar tarafından bombalanırken seyretmekle yetindiler. Kınamaları bile, meta zoru günler sonra, dil ucuyla geldi.

AB ile asıl sorun, 50 yıldır kapısında beklediğimiz, AB Üyeliği konusunda.

Türkiye artık, Ab üyeliği konusunda, onur kırıcı yaklaşımları geride bıraktı. AB'den kopmaktan yana değil ama ilişkilerin adalet ilkesine dayalı sürdürülmesinden yana. Bu nedenle, Asya'da yeni ittifaklar arayışında. Rusya ile yakınlaşma, Ortadoğu barışına daha çok katkıda bulunacak görünüyor.

ABD ile yeni bir döneme girilir mi? Trump, Erdoğan ile ilişkilerinde beklentilere ne ölçüde karşılık verir? Tüm bunları görmek için biraz daha beklemek gerekiyor. CIA Başkanı'nın bizzat Trump tarafından Türkiye'ye gönderilmesi önemli. Suriye konusunda daha çok istihbari işbirliği yapılırsa, sonuç almak kolaylaşır. Ayrıca Türkiye, kendisine dönük, terör eylemlerinde daha fazla istihbarat paylaşımı isteyecek. Ve FETÖ konusu da muhtemelen Pompei'nin ziyaretinde konuşulacak önemli bir sorun.

Sonuç olarak, Batı dünyası başını ellerinin arasına alıp düşünmeli: Türkiye'yi kaybetmek kendilerine ne kazandırır? Çok eksenli eğilime giren Dünyada, Türkiye'nin dostluğu ve
ittifakı hem doğu hem de batı için büyük önem arz ediyor. Türkiye, çıkarlarına göre hareket edecektir. Gelecek perspektifini çizerken kimlerin yanında duracağına da dürüstlük ilkesi ışığında karar verecek.