7 Eylül 2012 Cuma günü yayınlandı
Başbakan Erdoğan CNN'e konuk oldu: '' Güvenli bir bölge veya ara bölge olması için önce 'uçuşa yasak bölge' konusunun hallolması gerekir''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Suriye hava sahasında uçuşa yasak bölge ilan edilmesiyle ilgili olarak, ''Arap Birliği ile de hep birlikte böyle bir karar alalım ve ortak adımı atalım. Eğer ortak bir adım atılırsa bu çok daha süratle neticeye vardırılabilir. Şu anda da zaten Rusya da Çin de İran da bu gelişmeleri görüyor ve Beşşar'ın sonunu da görüyorlar. Çok açık söylüyorum: Beşşar artık siyasi bir mevtadır'' dedi.
Başbakan Erdoğan CNN International'da Christiane Amanpour'un konuğu olduğu programda Suriye, İran, Arap Baharı ile ilgili gelişmeleri değerlendirerek Türkiye'nin iç politikasına ilişkin soruları yanıtladı.
Suriye'deki şiddetin sona ermesi için geç kalınıp kalınmadığının sorulması üzerine Erdoğan, Türkiye olarak çok önceden Devlet Başkanı Beşşar Esed'e gerekli uyarılarda bulunduklarını hatırlatarak, ''Geç kalındığına inanıyorum. Zamanında gerekli müdahaleler, uyarılarda bulunuldu ama tüm bunlara rağmen Esed, babasının izinde devam ediyor ve tabii Suriye'nin geleceğini de tehlikeye atıyor'' diye konuştu.
-''Önce uçuşa yasak bölge ilan edilmeli''-
Başbakan Erdoğan, güvenli ya da tampon bölge oluşturulmasına yönelik tartışmalar hatırlatılarak, bunun mümkün olup olmadığının sorulması üzerine şunları kaydetti:
''Tabii burada güvenli bir bölge veyahut ara bölge bunların yapılabilmesi için önce bir defa 'uçuşa yasak bölge' konusunun hallolması gerekir. Yani uçuşa yasak bir bölgeyi eğer halledemezseniz aşağıda yapılacak böyle bir bölge, gelecekte bir Srebrenitsa Katliamı gibi bir katliama vesile olabilir. Çünkü karşınızda gözü dönmüş bir rejim var. Ve bu uçaklarla saldırıyor. Uçaklarla saldırarak yukarıdan insanları acımasızca katlediyor, bir kıyıma uğratıyor. Böyle bir şeye teşebbüs etmek çok büyük bir risktir. Öncelikle bu, 'uçuşa yasak bölge'nin hallolması gerekir. Bu hallolduktan sonra ancak böyle bir tampon bölge veya ara bölge konusuna ancak teşebbüs edilebilir. Çünkü Türkiye'ye sığınan mülteci sayısı yüz bine yaklaşıyor. Buna nereye kadar katlanabiliriz doğrusu onun hesabını şu anda pek yapamıyorum.''
-''Eğer ortak böyle bir adım atılırsa...''-
Bu konudaki arzularının BM Güvenlik Konseyi daimi üyeleri ve geçici üyelerinin hep birlikte bu yönde bir karar alması olduğunu vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Arap Birliği ile de hep birlikte böyle bir karar alalım ve ortak adımı atalım. Eğer ortak bir adım atılırsa bu çok daha süratle neticeye vardırılabilir. Şu anda da zaten Rusya da Çin de İran da bu gelişmeleri görüyor ve Beşşar'ın sonunu da görüyorlar. Çok açık söylüyorum: Beşşar artık siyasi bir mevtadır''
Başbakan Erdoğan, Suriye'de ''er veya geç halkın kazanacağını'' söyleyerek, ''Bundan hiç şüphem yok, er veya geç olacak. Bunu görüyoruz ve şu anda gelişmeler de çok açık net bunu göstermektedir'' ifadesini kullandı.
Amanpour'un ''Türkiye'nin Suriye konusunda ABD olmaksızın harekete geçip geçmeyeceğini'' sorması üzerine Erdoğan, şunları belirtti:
''Şimdi tabii burada uluslararası hukuk neyi gerektiriyorsa bunları yapmamız gerekir. Yani Kosova olayı da bir nevi böyle bir olaydır. Kosova'da aynı zamanda NATO var. Yani NATO'nun burada görev alıp alamayacağı noktası çok çok önemli.''
-BM Güvenlik Konseyi'nin tutumu-
Türkiye'nin Suriye konusundaki bütün çözüm önerilerinin ABD yönetimi tarafından geri çevrildiği belirtilerek, bunun nedeninin ABD'deki yaklaşan seçimler olup olmadığı sorusu üzerine Erdoğan, ABD'nin ''bekleneni henüz veremediğini'' ifade etti.
Erdoğan, ''Ancak böyle bir katliamın karşısında sessiz de kalmıyorlar. Bu da bir reflekstir. Sessiz kalmadıklarından dolayı bizler müteşekkiriz. En azından rejimin karşısında olduklarını ifade ediyorlar. Yani biz de en azından Rusya'nın ve Çin'in de rejimin karşısında olduklarını ifade etmelerini istiyoruz'' değerlendirmesinde bulundu.
-''Dünya bu 5 ülkenin vereceği karara bağlı''-
BM Güvenlik Konseyi'nin yapısı ile ilgili soru üzerine de Erdoğan, BM Güvenlik Konseyi'nin bugünkü yapısıyla dünyada barışa hizmet verilemeyeceğini belirterek, şunları söyledi:
''BM Güvenlik Konseyi'nde daimi üye ülkelerden biri veto yetkisi kullanmaya kalksa, alınması gerekli olan kararı alamıyorsunuz, alamazsınız. Ayrıca BM Güvenlik Konseyi adil bir yöntemle çalışmıyor. 5 daimi üye ülke, 10 geçici üye ülke var ve bu 10 geçici üye ülkenin hiçbirinin üyeliği aslında yok. Sadece orada bulunuyorlar. 5 daimi üye ülke ne isterse onu yapıyor ve dünya bu 5 ülkenin vereceği karara bağlı.
Ben Rusya yönetimiyle bu konuda görüştüm, Çin yönetimiyle de görüştüm ama tüm görüşmelere rağmen ne yazık ki beklenen müdahale yapılmadı ve bu iki ülke veto kararı kullandığı için görüldüğü gibi maalesef beklenen müdahaleyi, insanlık adına barış adına yapamıyoruz. Suriye'de her gün yüzlerce kişi öldürülüyor. Ben bunu Sayın Putin'den de rica ettim, aynı şekilde Çin Devlet Başkanı'ndan da rica ettim ve kendileri aslında tasvip etmediklerini söylemelerine rağmen bu sürece Dışişleri Bakanımın katıldığı BM Güvenlik Konseyi'nde yine destek vermediler.''
-İran'ın nükleer enerji dosyası-
İran'ın nükleer enerji dosyası ile ilgili soruya karşılık da Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Şu ana kadar İran'la ilgili nükleer silah noktasında yapılmış kesin bir hesap yok. Bu konuda dini lider Sayın Hamaney'le görüştüm, Cumhurbaşkanı'yla görüştüm. Sayın Hamaney, 'Bizim dinimiz insanlığın katline vesile olacak böyle bir kitle imha silahına müsaade etmez' dedi.''
Erdoğan, Amanpour'un Hamaney'in bu sözlerine inanıp inanmadığını sorması üzerine de şöyle devam etti:
''Ben söylenene inanmak durumundayım. O, sadece bir nükleer enerji yatırımı yaptıklarını söylüyor. Cumhurbaşkanı da aynı şeyleri söyledi. Brezilya ve Türkiye olarak bizim bu konuda aracı olduğumuz bir dönem var. Bu dönemde çok ilginç çalışmalar yaptık. Bu konuda ABD yönetimiyle görüştüğümüz gibi Batılı ülkelerle de görüşmeler yaptık ve bir çerçeve çizdik. Bu çerçeveyi onlarla birlikte çizdik ve bu çerçeve istikametinde de o zaman protokolü, Tahran'da imzaladık. Ne yazık ki o zaman o protokole uyulmuş olsaydı bugün İran bu çubukları üretemez olacaktı. Nereden alacaktı çubuğu? Amerika'dan bu yakıt çubukları gelecekti, Türkiye'de takası yapılacaktı ve bu şekilde süreç devam edecekti. Ama o gün bunu kabul etmediler. Ne oldu? İran çalıştı, çalıştı, çalıştı. Şimdi, şu anda Amerika'nın vereceği çubukları üretir hale geldi. Olay, bu kadar açık net ortada. Çok daha kontrollü bir süreç olacaktı. Tabii şu anda Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'nun nihai açıklamalarını da görmek, duymak, bilmek isterim.''
-''İsrail'in İran'a saldırma ihtimali yok denecek derecede''-
Başbakan Erdoğan, ''İsrail'in, nükleer programı nedeniyle İran'a saldıracağını düşünüyor musunuz?'' sorusunu şöyle yanıtladı:
''İsrail'in İran'a saldırısını, hemen hemen yok denecek derecede bir ihtimal olarak görüyorum. Çünkü o, bölgede aslında bir kıyamet olur ve İsrail için de çok acı bir son olabilir. Çünkü tablo o zaman süratle çok farklı bir şekilde değişir. Şu anda yapılanları ben sadece, İran'ın İsrail'e söylediği bazı doğru olmayan yanlış ifadeler, yani şık olmayan ifadeler olarak gördüğüm gibi, İsrail'in de İran'a karşı şık olmayan ifadeleri olarak görüyorum. İran, İsrail için ne kadar ağır ifadeler kullanıyorsa İsrail de İran için o denli ağır ifadeler kullanıyor. Bu ne derece uygulamaya geçer veya geçmez, ben bunu doğrusu pek kabul edilebilir bulmuyorum ve böyle bir şeyi de görmek istemiyoruz. Çünkü bölgenin barışa, huzura ihtiyacı var. Ortadoğu çok acı çekti, çok bedel ödedi. Yeni bedeller ödememesi lazım.''
Suriye söz konusu olduğunda Türkiye'ye yönelik en büyük tehlikenin ne olduğuna dair düşüncesinin sorulması üzerine Erdoğan, ''En büyük tehlike sadece Türkiye için değil, tüm bölge için kitle imha silahlarının kullanılmasıdır. Bunu rejim ağzından kaçırmıştır. Böyle bir adım atıldığı anda şüphesiz ki sadece Türkiye olarak bizler değil, bölgede buna karşı değerlendirme, durum çok değişir. En büyük endişem budur'' ifadesini kullandı.
-''Mısır'a destek vermemiz lazım''-
Başbakan Erdoğan, ''Bölgenin geleceği demokrasi mi yoksa İslam mı olacak? Demokrasi ile İslam birlikte var olabilecek mi?'' sorusuna şu karşılığı verdi:
''Mısır'da Devlet Başkanı Muhammed Mursi, ziyaretlerini yapıyor. Çin, Amerika, Tahran, Rusya... Bütün bu ülkelerin hepsini ziyaret ediyor, edecek. Bütün bu ziyaretlerle birlikte de oralarda Mısır'ın geleceğine yönelik mesajlarını veriyor. Bu mesajlarda şu ana kadar sürekli işlenen konu, demokrasidir. Mesela hükümet yapısında şu anda danışmanlarına varıncaya kadar yapmış olduğu atamalarda, ortadaki tablolar çok açık, net. Danışmanlarının içinde Kıptilerden de var. Hristiyanlar, Müslümanlar, kendi partisinden veya partisinden olmayanlar da var, atadığı isimler arasında. Açık bayanlar, kapalı bayanlar var. Demek ki bir mesaj veriliyor. Nedir bu? 'Böyle bir endişeye yer yok' diyor. Herkes inancını düşüncesini rahatlıkla yaşayabilir ve söyleyebilir. Mısır şu anda bunu ortaya koyuyor, bunu ispatlamaya çalışıyor ve Mısır'a bizim şu anda sahip çıkmamız lazım, destek vermemiz lazım.''