“Baş Ol Da Nereye Olursan Ol

Ersoy BABA

Ersoy BABA

Uzun yıllar öncesinden kalma bir hatıra:
O gün Mehmet işe gelmemişti. Ertesi gün geldiğinde “neden dün işe gelmediğini” sorduğumuzda anlattı:
“Eve giderken acele etmiştim. Hastane kavşağında kırmızı ışıktan geçtim. Köşeyi döner dönmez karşıma polis durdurdu. Evrakları istedi verdim. “Kırmızı ışıkta neden geçtiğimi” sordu.”
-“Kırmızı ışık yanmıyordu. Yeşil yanıyordu” dedim.
Polis tutu iyi bir kırmızı ışık cezası yazdı. Ruhsatı geri uzattı.
-“Ehliyeti de ver!” dedim. Donuk bir sesle:
-“Ehliyeti trafik şubeden alacaksın. Ancak kırmızıyı yeşil gördüğün için hastaneden gözlerinin sağlam olduğuna dair raporla gelmen lazım.”
“Ertesi gün Sabahın köründe hastaneye gidip sıra aldım. Bir sürü kavga kıyamet. Sıranın önüne geçenler, aradan kaynak yapanlar. Doktorun geç gelip öğle yemeğine erken çıkması falan derken neyse sonunda muayene olabildim. Sonrasında da hastane müdürüne imzalatma, başhekime imzalatma, tabi bunlar olurken mühür ve imzanın yarına kalmaması için hademeye verilen yüklüce bahşişle işin tamamlanmasını sağlamak. Zar zor mesai bitmeden raporu aldım. Ancak trafik şubeye de yetişemedim. Daha da kırmızı ışıkta geçmem.”

Hani Polis kırmızı ışıkta geçen sürücüyü durdurmuş da:
-“Kırmızı ışığı görmedin mi?” diye sorunca sürücü:
-“Kırmızı ışığı görmesine gördüm de sizi görmedim!” demiş.
Doğruyu söyleyerek en fazla cezayla kurtulmuştur. Göz muayenesine gerek kalmamıştır.
Polislerden başlamışken bir polis anonsunu aktarayım:
5452: “Bahse konu aracı aldık. İnceliyoruz, tamam.”
Merkez: “Araç alkollü mü?”
5452: “Olumsuz efendim. Araç dizelmiş.”

Bir kralın on vahşi köpeği varmış. Hata yapan hizmetçilerini veya muhaliflerini bunların önüne yem olarak atarmış.
Kral bir gün hizmetçilerinden birinin bir hatasına rast gelmiş ve bundan hiç hoşlanmamış. Bu yüzden hizmetçinin köpeklere atılmasını emretmiş. Hizmetçi:
-“Size on yıl hizmet ettim ve siz bana bunu yapıyorsunuz. Lütfen beni o köpeklere atmadan önce on gün müsaade eder misiniz?” deyince Kral da bunu kabul etmiş.
Hizmetçi, köpeklere bakan bekçiye giderek ona “on gün boyunca köpeklere hizmet etmek istediğini” söylemiş. Muhafız şaşırmış, ama kabul etmiş. Hizmetçi köpekleri beslemeye, onları temizlemeye, yıkamaya ve onlara her türlü rahatlığı sağlamaya başlamış.
On gün dolduğunda kral;
-Süre doldu. Hizmetçi köpeklerin önüne atılarak cezalandırılsın” emrini vermiş. Hizmetçi Kralın vahşi köpeklerinin olduğu bölüme atılmış. Ancak hizmetçi içeri atıldığında, aç köpeklerin sadece hizmetçinin ayaklarını yaladığı görülünce hepsi şaşırmış. Gördükleri karşısında şaşkına dönen Kral görevlilere dönüp:
-'Köpeklerime ne oldu?' diye sormuş.
Bu soruyu fırsat bilen hizmetçi,
-'Köpeklerinize sadece on gün hizmet ettim. Onlar bu hizmetimi unutmadılar. Hâlbuki size tam on yıl boyunca hizmet ettiğim halde ilk hatamda her şeyi unuttunuz' diye taşı gediğine koyar.

Rahmetli Recep Yazıcıoğlu bir söyleşisinde “Bu toplum ezik, adama bir masa bir sandalye veriyorsun. Adamın bütün kaprisleri ayağa kalkıyor. ‘Bugün git yarın gel' diyor” demişti.
Halk arasında “Baş ol da nereye olursan ol' derler.
Demir Kırat belgeselinde yer alan ve Hasan Ali Toptaş'ın “Harfler ve Notalar” kitabından alıntı aldığımız şu olay ilgi çekicidir.
Demir Kırat belgeselinde dönemin İmralı cezaevi müdürü; Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu, Hasan Polatkan'ın idam olayını anlatır.
Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu, Hasan Polatkan asılacaklar. İki cellat bulmuşlar. Cellatlara yapacakları iş söylenmiş ve belgeler imzalattırılmış. Sonra gerekli malzemeleri almak için depoya giderken celladın birisi cezaevi müdürüne yaklaşarak:
-“Bize belgeleri imzalatırken ikimize de cellat yazdınız. Oysa diğer arkadaşım ilk defa bu işi yapıyor ben ise daha önce börekçi Hüseyin'i de asmıştım. Bu yüzden benim ismimim başına baş cellat yazılmalı” demiş.
Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan'a Rabbimden rahmet diliyorum.

Bu ülkede taş üstüne taş koyan herkes değerlidir. Ülkesi için hayırlı hiçbir projesi olmayanlara, tek hedeflerinin yapılanları durdurmak veya yıkmak olanlara bu milletin fırsat vermemesi çok önemlidir. Bu tiplerin karşısında susmak, sesini çıkarmamak da onları cesaretlendirir. Haksızlık karşısında susanlar; haksızlık yapanların gözünde kendi taraftarıymış gibi görünür. Bu da onların şirretliğini artırır.
Haksızlıklar, yalanlar ve bunların körükleyicileri karşısında susanlardan olmamanız dileğiyle Mübarek Ramazanınızı kutluyorum.
Kalın sağlıcakla.

“Baş ol da nereye olursan ol'
Uzun yıllar öncesinden kalma bir hatıra:
O gün Mehmet işe gelmemişti. Ertesi gün geldiğinde “neden dün işe gelmediğini” sorduğumuzda anlattı:
“Eve giderken acele etmiştim. Hastane kavşağında kırmızı ışıktan geçtim. Köşeyi döner dönmez karşıma polis durdurdu. Evrakları istedi verdim. “Kırmızı ışıkta neden geçtiğimi” sordu.”
-“Kırmızı ışık yanmıyordu. Yeşil yanıyordu” dedim.
Polis tutu iyi bir kırmızı ışık cezası yazdı. Ruhsatı geri uzattı.
-“Ehliyeti de ver!” dedim. Donuk bir sesle:
-“Ehliyeti trafik şubeden alacaksın. Ancak kırmızıyı yeşil gördüğün için hastaneden gözlerinin sağlam olduğuna dair raporla gelmen lazım.”
“Ertesi gün Sabahın köründe hastaneye gidip sıra aldım. Bir sürü kavga kıyamet. Sıranın önüne geçenler, aradan kaynak yapanlar. Doktorun geç gelip öğle yemeğine erken çıkması falan derken neyse sonunda muayene olabildim. Sonrasında da hastane müdürüne imzalatma, başhekime imzalatma, tabi bunlar olurken mühür ve imzanın yarına kalmaması için hademeye verilen yüklüce bahşişle işin tamamlanmasını sağlamak. Zar zor mesai bitmeden raporu aldım. Ancak trafik şubeye de yetişemedim. Daha da kırmızı ışıkta geçmem.”

Hani Polis kırmızı ışıkta geçen sürücüyü durdurmuş da:
-“Kırmızı ışığı görmedin mi?” diye sorunca sürücü:
-“Kırmızı ışığı görmesine gördüm de sizi görmedim!” demiş.
Doğruyu söyleyerek en fazla cezayla kurtulmuştur. Göz muayenesine gerek kalmamıştır.
Polislerden başlamışken bir polis anonsunu aktarayım:
5452: “Bahse konu aracı aldık. İnceliyoruz, tamam.”
Merkez: “Araç alkollü mü?”
5452: “Olumsuz efendim. Araç dizelmiş.”

Bir kralın on vahşi köpeği varmış. Hata yapan hizmetçilerini veya muhaliflerini bunların önüne yem olarak atarmış.
Kral bir gün hizmetçilerinden birinin bir hatasına rast gelmiş ve bundan hiç hoşlanmamış. Bu yüzden hizmetçinin köpeklere atılmasını emretmiş. Hizmetçi:
-“Size on yıl hizmet ettim ve siz bana bunu yapıyorsunuz. Lütfen beni o köpeklere atmadan önce on gün müsaade eder misiniz?” deyince Kral da bunu kabul etmiş.
Hizmetçi, köpeklere bakan bekçiye giderek ona “on gün boyunca köpeklere hizmet etmek istediğini” söylemiş. Muhafız şaşırmış, ama kabul etmiş. Hizmetçi köpekleri beslemeye, onları temizlemeye, yıkamaya ve onlara her türlü rahatlığı sağlamaya başlamış.
On gün dolduğunda kral;
-Süre doldu. Hizmetçi köpeklerin önüne atılarak cezalandırılsın” emrini vermiş. Hizmetçi Kralın vahşi köpeklerinin olduğu bölüme atılmış. Ancak hizmetçi içeri atıldığında, aç köpeklerin sadece hizmetçinin ayaklarını yaladığı görülünce hepsi şaşırmış. Gördükleri karşısında şaşkına dönen Kral görevlilere dönüp:
-'Köpeklerime ne oldu?' diye sormuş.
Bu soruyu fırsat bilen hizmetçi,
-'Köpeklerinize sadece on gün hizmet ettim. Onlar bu hizmetimi unutmadılar. Hâlbuki size tam on yıl boyunca hizmet ettiğim halde ilk hatamda her şeyi unuttunuz' diye taşı gediğine koyar.

Rahmetli Recep Yazıcıoğlu bir söyleşisinde “Bu toplum ezik, adama bir masa bir sandalye veriyorsun. Adamın bütün kaprisleri ayağa kalkıyor. ‘Bugün git yarın gel' diyor” demişti.
Halk arasında “Baş ol da nereye olursan ol' derler.
Demir Kırat belgeselinde yer alan ve Hasan Ali Toptaş'ın “Harfler ve Notalar” kitabından alıntı aldığımız şu olay ilgi çekicidir.
Demir Kırat belgeselinde dönemin İmralı cezaevi müdürü; Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu, Hasan Polatkan'ın idam olayını anlatır.
Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu, Hasan Polatkan asılacaklar. İki cellat bulmuşlar. Cellatlara yapacakları iş söylenmiş ve belgeler imzalattırılmış. Sonra gerekli malzemeleri almak için depoya giderken celladın birisi cezaevi müdürüne yaklaşarak:
-“Bize belgeleri imzalatırken ikimize de cellat yazdınız. Oysa diğer arkadaşım ilk defa bu işi yapıyor ben ise daha önce börekçi Hüseyin'i de asmıştım. Bu yüzden benim ismimim başına baş cellat yazılmalı” demiş.
Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan'a Rabbimden rahmet diliyorum.

Bu ülkede taş üstüne taş koyan herkes değerlidir. Ülkesi için hayırlı hiçbir projesi olmayanlara, tek hedeflerinin yapılanları durdurmak veya yıkmak olanlara bu milletin fırsat vermemesi çok önemlidir. Bu tiplerin karşısında susmak, sesini çıkarmamak da onları cesaretlendirir. Haksızlık karşısında susanlar; haksızlık yapanların gözünde kendi taraftarıymış gibi görünür. Bu da onların şirretliğini artırır.
Haksızlıklar, yalanlar ve bunların körükleyicileri karşısında susanlardan olmamanız dileğiyle Mübarek Ramazanınızı kutluyorum.
Kalın sağlıcakla.