Fransa Haddini Aşıyor

Mehmet Orhan

Mehmet Orhan

Fransa nerdeyse PKK'nın kuruluşundan itibaren terör örgütüne en büyük desteği veren Avrupa ülkesi. Fransa 1925'te Suriye'yi işgal etmesinin ardından günümüze kadar bu bölgede ayrılıkçı faaliyetleri körüklemekten bir türlü vazgeçmedi. Fransa eski Cumhurbaşkanı François Mitterand'ın eşi Daniel Mitterand'ın öldüğü 2011 yılına kadar PKK'ya verdiği desteği hatırlamayan yoktur. Ne yazık ki bayan Mitterand, bu süreçte bir kez olsun PKK'nın katlettiği sivillerden, kadınlardan ve bebeklerden bahsetmedi. Bu da aslında Daniel Mitterand'ın bölgeye ilgisinin insani amaçlı değil, provokatif istihbari ve gizli amaçlar içerdiğini gösterir.

Fransız ve İngilizler 1916 yılında henüz Birinci Dünya Savaşı sonuçlanmadan, aralarına Rusya'yı da alarak, Osmanlı topraklarını gizlice bölüşme planı olan ünlü “Sycess-Picot” anlaşmasını imzaladılar. Bu gizli anlaşmaya göre daha savaş başlamadan İngiltere ve Fransa Osmanlı'yı parçalayıp bölüşmeyi kafasına koymuştu. Rusya'da 1917'de devrim olunca, Lenin, Çarlık Rusyası'nın bütün anlaşmalarını iptal ettiğini belirterek, gizli Sycess-Picot anlaşmasını da açığa vurarak, bu anlaşmadan da çekildiklerini söyledi. Bu gizli anlaşma da böylece açığa çıktı.
Sadece Fransızların değil, Tüm Avrupa'nın ve ABD'nin bölgemiz ve Türkiye üzerinde gizli emellerinin ve gizli anlaşmalarının bugün de devam etmediğini düşünmek saflık olur.

Dün Fransa Meclisi'nde 59 parlamenter, Türkiye'nin NATO üyeliğinin askıya alınmasını istemiş.

Bu geri zekalı adamlara şunu sormak gerek: “Türkiye NATO üyesi olarak 40 yıldır PKK teröründe 30 bin insanını kaybetti. Bir kez bu teröre karşı müttefikimiz Türkiye için ne yapabiliriz dediniz mi? Terör örgütü Suriye'den, sınır ötesinden Türkiye'ye bombalar fırlatıp insanlarını öldürürken, bir kez bu tehdidi dile getirdiniz mi?

Aslında Türkiye, Fransa'nın NATO üyeliğini sorgulamalı, hatta, Türkiye'deki teröre destek verdiği için Fransa'nın cezalandırılmasını istemelidir.

NATO şayet bu gün kurulmuş olsa, asla Türkiye'yi bu birliğin içine almazlardı.
NATO kurulduğunda, Türkiye'yi Rusya'ya kaptırmamak adına birliğin içine aldılar ve Türkiye'yi 60 yıl boyunca NATO'nun ileri karakolu olarak kullandılar. Türkiye, başta CIA olmak üzere, batılı tüm istihbarat örgütlerinin ve bu arada MOSSAD'ın da oyun kurduğu bir alan oldu Türkiye.

Avrupa, Türkiye'nin Suriye'den tamamen çıkarılmasını, PYD'nin Türkiye'nin dibinde özerk bir bölge oluşturmasını bekliyor ve istiyordu. ABD'den bekledikleri de bu yönde Türkiye'ye baskı kurmasıydı. Ancak Türkiye'nin kararlı tutumu ve istikrarlı diplomatik temasları, işi bu noktaya getirdi. Avrupa, Türkiye'den daha çok ABD'ye kızgın.

Sonuçta, Barış Pınarı Harekatı, Türkiye için bir güvenlik operasyonuydu ve bu konuda Türkiye Trump'ı ikna etti. 32 kilometrelik güvenlikli bölge bizim için hayati bir konuydu. Güvenlikli bölge konusunda bizim dediğimiz oldu. Türkiye, bundan sonra Suriye'de tam istikrar oluşuncaya kadar, bölgenin güvenliğini sağlamak üzere Kuzey Suriye'de kalmaya devam edecek.
ABD ile ilişkiler düzelirse (ki öyle görünüyor), Türkiye güvenlikle ilgili kaygılarından daha fazla sıyrılıp, içe dönebilecektir. Amerika, Kürtlerle, PYD ve PKK'nın ayrı tutulması gerçeğini görmüştür. Aynı gerçeği Avrupa da kabullenmek zorundadır.
Çünkü, Türkiye'de yaşayan milyonlarca Kürt vatandaşımız, bu ülkenin eşit vatandaşı olmaktan mutlu, bu ülkede yaşamaktan onur duymaktadır.