Beyaz Gazete Ana Sayfa
Genişlet Işıklar
Bu Haber Diğer Kanallarda Nasıl Sunuldu

Diyanet İşleri Başkanı'nın değerlendirmesi Haberi 

31 Mart 2012 Cumartesi günü yayınlandı Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, din eğitiminin bir tartışma konusu olmaktan çıkartılması gerektiğini söyledi.

Diyanet İşleri Başkanlığı Eğitim Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından, ‘Yaygın Din Eğitim Sempozyumu’ gerçekleştirildi.

Başkan Görmez burada yaptığı konuşmada sempozyumun son günlerde Türkiye’de başlayan eğitim tartışmaları ile ilgili olmadığını, bir sene önce planlandığını kaydetti.

Görmez, sempozyumda camilerin yaygın din eğitimi kurumlarına nasıl dönüşebileceği konusunun da tartışılması gerektiğini aktardı. Görmez, konuşmasında 1982 Anayasası’nın din ve vicdan özgürlüğü ile ilgili 24. maddesine dikkat çekerek, şunları söyledi: “Din öğretimini, din kültürü ve ahlak bilgisini okullarda zorunlu hale getirdikten sonra örgün eğitimin dışında topluma yönelik yaygın din eğitimini de serbest bırakan, özgür bırakan bir fıkra var. 'Eğer çocuk ise velilerin iznine bağlı, eğer çocuk değil ise yetişkinlerin de kendi isteği ile istediği şekilde din eğitimi alabilir' diyor. Peki 1982’den bugüne kadar Anayasa’nın bu topluma verdiği, 24. maddenin bu topluma verdiği haktan istifade edebildi mi kimse? Hayır. Yaz kurslarımızın dışında kimse istifade edemedi. Şimdi yeni anayasa tartışmaları var. Yeni anayasa tartışmalarında yaygın din eğitimi, 82’de bile yer aldığına göre, yine yer alacaktır. Yer aldıktan sonra Diyanet İşleri Başkanlığı’na görevler düşecektir. İşte Eğitim Hizmetleri Genel Müdürlüğümüz görev önüne daha gelmeden hazırlıklarını yapmak için 'nasıl bir model ile, nasıl bir yöntem ile bütün toplum kesimlerine yönelik yaygın din eğitimi verebiliriz', bunun hazırlığı için bu sempozyuma ihtiyaç duydu.”

"YERYÜZÜNDE TÜRKİYE KADAR DİN EĞİTİMİNİ TARTIŞAN BİR ÜLKE OLMUŞ MUDUR?"

“Yeryüzünde Türkiye kadar din eğitimini tartışan bir ülke olmuş mudur?” diye soran Görmez, sözlerine şöyle devam etti: “Yani enerjisini din eğitimi tartışmalarına bizim kadar harcayan başka bir ülke var mıdır acaba? Bilebildiğim kadarıyla yok. İhtimalli konuşuyorum. Bu konuların dünyada nasıl olup bittiğini inceleyen seçkin heyetin huzurunda konuşuyorum. Ama ön bilgilerime müracaat ettiğimde, 88 yıldır ne zaman eğitimi tartışsak tartışmalar dönüp dolaşıp din eğitimine geliyor.” Bu tartışmaların yüz yıllık gönül kırgınlıklarına yol açtığını belirten Görmez, “Ancak ders almış değiliz. Yakın tarihimizden ders almadığımız son günlerdeki tartışmalardan yine anlaşılıyor. O kadar çok aynı şeyi tekrarlıyoruz ki.” ifadesini kullandı. Bu tartışmaların bazı zenginlikleri de beraberinde getirdiğini dile getiren Görmez, “Şu anda ilahiyat fakültelerinde din eğitimi kürsülerinde yüzlerce profesörümüz, doçentimiz, hocamız oldu. Bütün bu tartışmalar bize önemli şeyler kazandırdı aslında. Ancak yaygın din eğitimi açısından bu tartışmaların neticesine baktığımızda iyi bir noktaya gelip gelmediğimizi sorgulama ihtiyacı içindeyiz.” diye konuştu.

“BU İLİMLERİ OKUTACAK BİR AKADEMİSYEN BULUNAMADI”

Ankara’da 1949 yılında ilahiyat fakültesi kurulmasına karar verildiğini, ancak Türkiye’de bu ilimleri okutacak bir akademisyenin bulunamadığını hatırlatan Görmez, yurt dışından gelen hocalar ile uzman yetiştirilmeye başlandığını söyledi.

O dönemde, tefsir, hadis, fıkıh gibi kelimelerin dahi kullanılmadığını kaydeden Görmez, “Arkaik bilimler kürsüsü diye bir kürsü kuruluyor. İfadenin kendisi dahi hakaret içeriyor aslında.” dedi.

Görmez şöyle devam etti: “Örgün din eğitimi açısından özgün müesseselerin doğmasına tartışmalarımız vesile olmuştur. Ancak yaygın din eğitimi açısından şu anda sahip olduğumuz müesseseler (Kur’an kurslarını, hafızlık müesseselerimizi kastediyorum) eğer o sağlıksız tartışmalar olmasaydı acaba böyle müesseseler mi kalırdı elimizde. Sadece kurs seviyesinde, ki yıllarca camilerin altında üstünde, kaçak-köçek, bir oda iki oda, camilerin tuvaletlerinin üstünde altında, zor sıkıntılı yerlerde çocuklarımıza bunları öğretmek zorunda mı kalırdık? Yoksa başka müesseseler mi doğardı. Bunu kendimize sormamız lazım.”

“DİN EĞİTİMİ KONUSUNU TARTIŞMA KONUSU OLMAKTAN ÇIKARMAMIZ GEREKİYOR”

Türkiye’deki 88 yıllık din eğitimi tartışmaları gözden geçirildiğinde, toplumda sağlıklı bir din eğitimi bilincinin halen oluşmadığını söyleyen Görmez, “Son günlerdeki tartışmalar böyle bir bilinci geliştiremediğimizi ortaya koyuyor. Bu sempozyumda bunu da konuşalım. Biz artık bu topraklarda din eğitimini bir tartışma ve ayrışma konusu olmaktan çıkarmalıyız. Bu ülkede, bu topraklarda yapacağımız en önemli işlerden bir tanesi din hürriyetinin en tabi bir parçası olarak, din özgürlüğünün ayrılmaz bir parçası olan din eğitimini ister örgün kısmını ister yaygın kısmını bu ülkede bir tartışma konusu olmaktan çıkarmalıyız. Çünkü bizim dinimiz bizi birleştirmeye geldi, ayrıştırmaya gelmedi. Biz onu öğrendikçe birbirimize daha çok bağlanırız. Kimse korkmasın.” ifadelerini kullandı. Kur’an-ı Kerim’in kainatın tercümesi olduğunu vurgulayan Görmez, “Kur’an-ı Kerim’i okuyan, dinini öğrenen insan, insana daha çok saygılı olur. Anne babaya öf dememeyi öğrenir. Ama 88 yıl sürekli tartıştığımız din eğitimi konusunu bir tartışma ve ayrışma konusu olmaktan çıkarmak için de ayrı bir çaba gösterilmesi gerekiyor.” şeklinde konuştu.

Bu ayrışmalardan hayır gelmeyeceğini söyleyen Görmez, “O tartışmalardan 100 yıllık gönül kırgınlıkları oluştu. Bu toprakların, bu ülkedeki insanların bir daha bu meseleler yüzünden birbirini üzmesi doğru değildir.” sözlerinin altını çizdi.

"DİNİNİ BİLMEYEN BİRİ BU TOPLUMUN TÜRKÜLERİNİ BİLE ANLAYAMAZ"

Yaygın din eğitiminin önemsenmesi gerektiğini vurgulayan, şöyle konuştu: “Elbette örgün din eğitimi önemlidir. Din kültürü ahlak bilgisi dediğimiz şey önemlidir. Bunu asla küçümsemememiz lazım. Bu toplumu tanımak için lazım bu. Bu topraklarda yaşayan bir insanın asgari vatandaşlık bilgisine sahip olabilmek için bu toplumun tarihini, kültürünü bilmesi için sahip olması gereken asgari bilgiler vardır din konusunda. Dinin temel kavramlarını, kuramlarını bilmeyen bir arkadaşımız bu toplumun türkülerini bile anlayamaz; Aşık Veysel’in türkülerini, Yunus Emre’nin hiçbir şiirini anlayamaz. Hz. Mevlana’nın hiçbir hikayesini anlayamaz.”

“HER SÜNNİ, ALEVİ İNANIŞLARI HAKKINDA DA BİLGİ SAHİBİ OLMAK ZORUNDA”

Bu konuda ayrım yapmadan inanç adına ortaya çıkan tüm kültürlerin bilinmesi gerektiğini dile getiren Görmez, “Her Sünni vatandaşımız aynı zamanda Alevi vatandaşımızın inanışları hakkında da bilgi sahibi olmak zorunda, ki yalan yanlış bilgiler ile hareket etmesin. Dört Kapı nedir, Kırk Makam nedir, Hacı Bektaşı Veli kimdir, On iki İmam kimdir? Bütün bunları bilecek. Biz birlikte yaşıyoruz. Dolayısı ile birbirimizin dünyasına asgari hangi kelimeler, hangi kavramlarla konuşmamız gerektiğini tespit etmek için buna ihtiyacımız var.” dedi.

Görmez, din eğitiminin tabiatı itibariyle sivil bir eğitim olması gerektiğini vurgulayarak, “İşte o sivil tabiatı üzerinde de biraz durmak ve konuşmak için böyle bir sempozyuma ihtiyaç olmuştur.” ifadesini kullandı .


HABERDAR OLMAK İÇİN MAİL BÜLTENİMİZE KAYIT OLUN
Copyright BeyazGazete.Com ' Tüm Hakları Saklıdır. Web sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları haber kaynaklarına aittir. Kaynakları beraberinde belirtilmiştir. Haberleri kopyalamayınız. Norm Yazılım
Ajanslar
yukarı