Başbakan Davutoğlu Soruları Yanıtladı Açıklaması

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Musul'da IŞİD tarafından alıkonulan 49 rehinenin kurtarılmasının ardından ortaya atılan "takas" iddialarıyla ilgili, "Belli hususlar vardır ki sadece o sürecin içinde olanların mahremiyeti çerçevesinde kalır, devlet arşivinde olur. Ama kamuda bunların sürekli tartışma haline getirilmesi, ileriki aşamalarda başka vatandaşlarımızı riske edecek sonuçlar doğurabilir. Onun için basınımızın, bu tür araştırmaları yapması doğaldır ama spekülatif haberlerden kaçınılması tavsiyesinde bulunuyorum, hatta bunu rica ediyorum" dedi.

Başbakan Davutoğlu, Sağlık Bakanlığındaki bilgilendirme toplantısı sonrası soruları yanıtladı.
Uyuşturucuyla mücadele eylem planı kapsamında AMATEM ve ÇEMATEM'ler konusundaki düzenlemelerin kapsamının sorulması üzerine Davutoğlu, AMATEM ve ÇEMATEM gibi daha önce oluşturulmuş yapıların yok sayılmayacağını, bunların hepsinin, tecrübeyle revize edilmesi gereken hususlar varsa revize edileceğini, yeniden yapılandırılacağını ve güçlendirileceğini söyledi.

Torba Yasa ile getirilen aile hekimliklerinde nöbet uygulamasıyla ilgili bir soru üzerine de Davutoğlu, aile hekimlerinin bugün üzerinde en çok durdukları konulardan biri olduğunu bildirdi.
Hastaneleri tümüyle vatandaşlara açtıklarını anımsatan Davutoğlu, arada süzgeç olmayınca basit işlemler için bile büyük hastanelere gidildiğinde, hem buralardaki acil hastaların birikme dolayısıyla tedavi almasının zorlaştığını, hem de küçük ölçekte, mahallesinde, yanı başında şifa bulabilecekleri bir konuda hastaların hastanelere gitmesinin problem oluşturduğunu dile getirdi.
Bu nedenle sadece aile hekimlerinin çalışacağı bir yapı oluşturulacağını bildiren Davutoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Orada sadece aile hekimleri olacak ve takriben her bir aile hekimine 2 bin 500 civarında hastanın düşeceği şekilde düzenleme yapılacak. Bazen bunlar 4-5 aile hekiminin bir arada çalışacağı semt toplum sağlığı merkezleri haline gelirse bir toplum sağlığı merkezi nihayetinde en fazla 10 bin kişilik bir popülasyona hitap edecek ki çok rahat akses olabilsin, oraya erişebilsinler ve hemen çözüm bulsun. Oradan hastanelere sevk gereken hususlarda hastanelere sevk edilecekler daha önemli konularda. Bu çerçevede aile hekimlerimizin bu sağlık reformunun en önemli temel taşlarından biri olduğunu düşünerek davranıyoruz. Daha çok üzerinde durulan ve tartıştığımız konu, aile hekimlerimizin mesailerinin bu toplum sağlığı merkezlerinde daha sonraki, yani sabah 8'den akşam 8'e kadar uzatılabilmesi. Bu yolla vatandaş erişiminin sağlanması. Yoksa acilde çalışma şeklinde bir yöntem değil. Çünkü biz acilde... Zaten aile hekimlerini alanda istiyoruz. Mahallelerde, semtlerde oradaki hastalarla yan yana iç içe yaşasınlar. Hatta çocukluğundan itibaren aynı mahallede yaşıyorsa bir çocuğu belli bir olgunluk, ileri yaşlara kadar aynı doktor takip edebilsin, hikayesini bilsin, sıkıntılarını bilsin. Dolayısıyla aile hekimlerini alanda, hastanelerden daha çok alanda ve toplum sağlığı merkezlerinde düşünüyoruz."
Başbakan Davutoğlu, çalışma saatlerindeki düzenlemeye paralel olarak özlük haklarının korunacağını, ek mesai ücreti ödenmesinin söz konusu olacağını bildirdi.

-Musul'daki rehinelerin kurtarılması
Musul'da IŞİD tarafından alıkonulan 49 rehinenin kurtarılmasının ardından ortaya atılan "takas" iddiaları anımsatılarak, "ABD'nin söz konusu terör örgütüne yönelik bugün başlattığı operasyon ve Türkiye'nin bu süreçte yerinin ne olduğu, Irak ve Suriye tezkereleri" de sorulan Davutoğlu, bu konuda çok spekülasyonlar yapıldığını, bunlara dün katıldığı bir televizyon programında cevap verdiğini anımsattı.
Başbakan Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Biz ilk defa rehine kurtarma operasyonu yapmıyoruz. Daha önce pilotlarımızı kurtardık, gazetecilerimizi kurtardık, mühendislerimizi, işçilerimizi kurtardık dünyanın her yerinde. Eğer, burada kullandığımız yöntemleri her seferinde bütün şeyiyle paylaşmış olsaydık bir sonraki operasyon imkansız hale gelebilirdi. Önemli olan şudur, vatandaşlarımız, hiçbirinin burnu kanamadan ülkemize gelmişlerdir. Milletimiz bir bayram havası içinde bunu kutlamaktadır ve Türkiye'nin gücü, hükümetimizin, devletimizin gücü dünyaya gösterilmiştir. Bu bağlamda yapılması lazım belli hususlar vardır ki sadece o sürecin içinde olanların mahremiyeti çerçevesinde kalır, devlet arşivinde olur. Ama kamuda bunların sürekli tartışma haline getirilmesi, ileriki aşamalarda başka vatandaşlarımızı riske edecek sonuçlar doğurabilir. Onun için özellikle tabii basınımızın, bu tür araştırmaları yapması doğaldır ama spekülatif haberlerden kaçınılması tavsiyesinde bulunuyorum, hatta bunu rica ediyorum. Çünkü bugünlerde spekülatif çok haberler bizi şu veya bu şekilde şu veya bu tarafla çatışma içine sokmak isteyen yorumlar çıkabilir. Yanlış, yalan haberler ortaya atılabilir. Bu konularda özen gösterilmesi lazım. Bugün aslında süregiden Amerikan operasyonları Irak'ta, Suriye'de de yapıldı. Ben, gece boyu hepimiz takip ettik, bazı bölge ülkeler de katıldı.

Türkiye'nin IŞİD'e yönelik tavrı açıktır, bellidir. Geçen sene daha hiçbir ülke bu konuda açık ve net tavır sergilememişken, IŞİD konusunda Bakanlar Kurulu kararımız vardır. 13 Ekim 2013'de. Terör örgütü bağlamında ve her türlü teröre karşı Türkiye kararlı bir tutum sergilemiştir. Bundan sonra da sergileyecektir.''
Bölgede gelişmelerden gördükleri ve bildikleri bir husus bulunduğunu, kalıcı barışı ve istikrarı temin etmeyecek şekilde yürütülen operasyonların, bir müddet sonra daha büyük sıkıntılara yol açabildiğini ifade eden Davutoğlu, şöyle devam etti:
''Bizim gerek Sayın Cumhurbaşkanımızın, Sayın Obama ile Galler'de yaptığı görüşme, gerek Sayın Kerry'nin Ankara ziyaretinde, Hagel'in burada yaptığı görüşmelerde bu konular bütün kapsamıyla ele alınmıştır. Türkiye kendi ulusal çıkarlarını korumak, güvenliğini korumak, insani olarak Suriye'den gelen ve Irak'tan gelen bütün mültecilerin ihtiyaçlarını karşılamak konusunda zaten büyük bir sorumluluk altındadır.
Bu çerçevede bu bölgede terörün etkisiz kılınması, Suriye rejimi gibi insanları kimyasal silahlarla yok eden rejimlerin de yol açtığı karanlık tablonun yok edilmesi, mültecilerin ülkelerine dönmesi ve bu ülkelerdeki Suriye ve Irak bağlamında demokratik herkesin katılımına açık yapıların oluşması yönündeki her türlü çabaya destek veririz, verdik veriyoruz, vereceğiz.''

-Tezkere konusu
Tezkerenin ise yeni bir husus olmadığını vurgulayan Davutoğlu, Irak'la ilgili tezkerenin 2007'den bu yana tekrar eden bir tezkere mahiyetinde olduğunu söyledi.

Davutoğlu, ''Tabi Irak'taki tablo değiştiği için şimdi hem oradan bir Türkiye'ye yönelik terör tehdidi anlamında muhteva konulacak, ama bir taraftan da Irak'taki tehdit yapılanmasındaki değişikliğe bağlantılı olarak silahlı kuvvetlerimizin ihtiyaç hissettiği değişiklikler yapılacak'' dedi.

Suriye için de yine 2012'de çıkan tezkerenin yenilendiğine dikkati çeken Davutoğlu, ''Bu bağlamda da tehdit ve risk faktörü değiştiği için silahlı kuvvetlerimizin ihtiyaç hissettiği güvenlik düzenlemeleri anlamında yarın bir adım atılsa, tekrar bir karara ihtiyaç hissetmeyecekleri bir muhtevayı oluşturacak'' diye konuştu.

Bu çerçevede dün bir güvenlik toplantısı daha yapıldığını hatırlatan Davutoğlu, şu görüşlere yer verdi:
''Hem IŞİD operasyonları çerçevesinde gelişmeleri ele aldık. IŞİD'e karşı yapılan operasyonlar ve güvenlik riski bizim kısımlarımızda. Hem mülteciler sorununu ele aldık. Kobani'den gelen Suriyeli daha çok Kürt kardeşlerimizden oluşan mülteciler bu sefer. Hem de bundan sonra atılacak adımlar ve tezkere konusunu ele aldık. Tezkere 2 Ekim'de Meclisimizin açılmasını müteakip 2 Ekim'de büyük ihtimalle 2 ayrı tezkere halinde, çünkü riskler farklı, yine 2 ayrı tezkere halinde olabilir. Ama o zamana kadar bir değişiklik olursa tabi yeni bir düzenlemeyi göz önüne alabiliriz, Meclisimize sunulacak. Ümit ederiz ki, Türkiye'yi ve Türkiye'nin ulusal güvenliğini tehdit edecek gelişmeler tırmanışa geçmez. Ümit ederiz ki bu tezkereleri kullanma ihtiyacı hissetmeyiz. Ama eğer Türkiye'nin ulusal güvenliği ve bölgedeki bu istikrarsızlığın doğurabileceği risklerle ilgili tedbir almak gerekirse bu konuda da hiçbir tereddüt göstermeyeceğimizin herkes tarafından bilinmesi iktizaridir."
Kaynak: AA