Bebeklerde Kalp Hastalığı

Acıbadem Ankara Hastanesi Çocuk Kardiyolojisi Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Koray Lenk, bebeklerde doğuştan kalp hastalığına karşı anne ve babalara tavsiyelerde bulunarak, “Bebeğinizin kalbini dinleyin” dedi.

Bebeklerde Kalp Hastalığı

Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Lenk, doğumun ilk günleriyle birlikte bebekte morarma, sık nefes alıp verme, solunum zorluğu ve beslenme güçlüğü varsa doğuştan kalp hastalığı olabileceğini, erken tanı ve erken ameliyatın hayat kurtarıcı nitelikte olduğu bu hastalıkta bebeklerin zaman kaybetmeden bir doktora götürülmesinin hayati önem taşıdığını söyledi.

Hastalığın belirtilerini anlatan Lenk, “Doğuştan kalp hastalıklarında belirtilerin başında morarma geliyor. Morarmayla beraber solunum sayısının artması, solunum zorluğu, sık nefes alıp verme, aşırı terleme, beslenmenin yetersiz olması gibi belirtiler ortaya çıkıyor. Darlıklarla seyreden kalp hastalıklarında göğüs ağrıları, bayılmalar, nedensiz yorulmalar ve kalp çarpıntıları görülüyor. Fetal ekokardiyografi denilen ultrason yöntemiyle doğuştan kalp hastalıkları tanınabiliyor. Rutin gebe izlemlerinde anne karnındaki bebekte (fetus) kalp dışı anomalilerin bulunması, kromozom anomalisi saptanması, kalp ritm düzensizliği ve kalp hastalığından şüphelenilmiş olması, annede doğuştan kalp hastalığı bulunması, diyabet ve diğer metabolik hastalıkların olması ve ailede doğuştan kalp hastalığı öyküsü hamilelik döneminde fetal ekokardiyografi yapılmasını zorunlu hale getiriyor. En iyi görüntüleme 22-24. haftalarda olurken, bazı ağır kalp problemleri 16. haftadan sonra da saptanabiliyor. Kalp anomalisi saptandıktan sonra bebeğin diğer sistemlerinin de incelenmesi gerekiyor. Ayrıca kromozom analizi yapılıyor. Sonuçta ya doğum bekleniyor veya çok ağır kalp anomalilerin yanısıra diğer organlarda da anomali saptanan olgularda anne ve baba bilgilendirilerek gebelik sonlandırılabiliyor” dedi.

GEBELİĞİN 3 AYI ÖNEMLİ
Doğuştan kalp hastalıklarının nedenleri tam olarak bilinmemekle birlikte genetik özellikler, hamilelik döneminde kullanılan bazı ilaçların, geçirilen enfeksiyonların, röntgen ışınlarına maruz kalınma, akraba evliliği, annenin diyabetik olması ve alkol ve uyuşturucu madde bağımlılığı gibi bazı durumlarda bebeğin kalbinde anomali oluşabileceğini kaydeden Lenk, “Gebeliğin ilk üç ayında organ taslakları oluşmaya başladığından bu gibi kötü etkiler yapısal kalp hastalıklarına neden olurken, gebeliğin son üç ayında ise ciddi kalp kası hastalıkları oluşuyor. Doğumla birlikte bebekte ilk bulguların görülmesiyle önce gerekirse medikal, sonra da cerrahi tedavi yapılıyor. Bebeğin akciğer atardamar (pulmoner arter), şah damar (aort) kapaklarında veya aortanın inen bölümünde (koarktasyon) ciddi darlıkların olduğu olgulara hayatın ilk günlerinde kasık damarından girilerek anjiyo yöntemiyle dar olan bölgelere balon kateterler ile genişletmeler (balon valvüloplasti, balon anjiyoplasti) yapılabiliyor. Bebeğin kalbinde geniş deliklerin olduğu durumlarda beklenmeden bu deliklerin ameliyatla kapatılması gerekiyor. Aksi takdirde geniş deliklerde akciğer basıncı artarak, akciğer damar yatağında geri dönüşü olmayan kalıcı hasarlar oluşarak bebeğin ameliyat şansının kaybolmasına yol açıyor. Daha küçük çaptaki deliklerin çoğu kendiliğinden kapanıyor. Kapanmayan delikler çocuk kalp hastalıkları uzmanları tarafından düzenli izleniyor. Ortalama 5-6 yaşına kadar kapanmayan bu küçük delikler yine kasık damarından girilerek anjiyo yöntemiyle şemsiye adı verilen cihazlarla kapatılıyor” dedi.

Bazı ritm sorunları olan çocuklarda kasık damarından girilerek (elektrofizyolojik çalışma) ile bu soruna neden olan odaklar bulunup işlem sırasında “ablasyon” denilen yöntemle yakılarak, ritm probleminin tedavi edilebildiğini hatırlatan Lenk, “Böylelikle çoğu yüksek hızlı çarpıntılar sonlanıyor. Bununla birlikte kalp hızının yavaşlamasına yol açan doğuştan veya kalp ameliyatlarından sonra ortaya çıkan bazı ileti bozukluklarında kalbe uyarı vererek kalbin normal hızda çalışmasını sağlayan bir cihaz (kalp pili-pacemaker) takılmasına gereksinim duyulabiliniyor. Bunların dışındaki doğuştan kalp hastalıklarında cerrahi tedavi uygulanıyor. Doğuştan kalp hastalıklarının çoğu yapılacak bir kalp ameliyatı ile düzeltilebiliyor. Bir kısmında ise yardımcı ameliyatlarla hastanın yakınmalarının azalması sağlanıyor. Bazı kalp hastalıklarında birden fazla aşamalı cerrahi girişimler uygulanıyor. Başarılı kalp ameliyatlarından sonra hastalarda ameliyat öncesi yakınmaların hemen hemen hepsi kayboluyor. Kalp problemi olmayan diğer sağlıklı akranları ile eş kalitede bir yaşam sergiliyor bu çocuklar. Bu hastaların çoğu evlenebiliyor ve doğal bir hamilelik dönemi sonrası normal doğum yapabiliyor” dedi.

“CİDDİ DOĞUŞTAN KALP HASTALIKLARININ TANISI GENELLİKLE DOĞUMU İZLEYEN İLK SAATLERDE KONUYOR”
Lenk, sağlıklı bir çocuk kalbi için anne ve babaların nelere dikkat etmeleri gerektiğini ise şöyle ifade etti:
“Ciddi doğuştan kalp hastalıklarının tanısı genellikle doğumu izleyen ilk saatlerde konuyor. Çünkü bu bebekler doğar doğmaz ağır hastalık belirtileri gösteriyor. Bununla birlikte bebekte sonradan yavaş yavaş oluşan morarma, beslenmeyi erken terketmek veya beslenirken yorulmak ve emzirme süresinin 20 dakika yerine iki-üç dakika sürmesi ve beraberinde bebeğin boncuk boncuk terlemesi dikkat edilmesi gereken belirtiler arasında yer alıyor. Özellikle annelerin bebeklerini emzirirken bu tip belirtileri gözden kaçırmaması önem taşıyor. Daha sonraki aylarda çocuğun sık akciğer enfeksiyonu geçirmesi, göğüs ağrısı, nedensiz çabuk yorulmalar, çarpıntı, bayılma, baş dönmesi gibi bulgular da bir çocuk kardiyoloji uzmanına başvurmaları gerekiyor. Doğuştan kalp hastalığı olan veya bu nedenle kalp ameliyatı geçirmiş çocuklarda ameliyat öncesi ve sonrası dönemlerde kalp duvarı veya kalp kapaklarında enfeksiyon (endokardit) görülme riski gelişebiliyor. Endokardit geliştiğinde ise tedavisi uzun ve zor olabiliyor. Bu nedenle kalpte endokardit gelişimini engellemek için dişlerle ilgili bir girişim veya herhangi bir ameliyat yapılmadan 1 saat önce kalp doktorunuzun önerdiği bir antibiyotiği kullanıp, uygulamanın bu sürenin sonunda yapılması gerekiyor. Bununla beraber çocuğun ağız hijyeninin sağlanması, diş çürüklerinin önlenmesi için yumuşak bir diş fırçasıyla diş etlerini kanatmadan fırçalama alışkanlığını kazandırılması önem taşıyor.”
Kaynak: İHA