Almanya'da Irkçıların Kundakladığı Evde Ölen 3 Türk Anıldı
Almanya'nın Schleswig-Holstein eyaletine bağlı Mölln kentinde, 23 Kasım 1992'de neonaziler tarafından kundaklanan evde hayatını kaybeden Bahide Arslan, Yeliz Arslan ve Ayşe Yılmaz törenle anıldı.
Mölln'deki yangında hayatını kaybedenler için Mölln Belediyesi ve "Anıları Canlı Tutma Mücadelesi İnisiyatifi" tarafından düzenlenen anma törenine, Hamburg Başkonsolosu Mehmet Fatih Ak, Konsolos Berati Alver, Muavin Konsolos Nağı Tayru, Din Hizmetleri Ataşesi Cahit Küçükyıldız, Mölln Belediye Başkanı Jan Wiegels'in yanı sıra birçok kişi katıldı.
Törende ölenlerin ruhlarına dualar edilip Kuran-ı Kerim okundu. Arslan ailesine mezar olan evin önüne çelenk bırakılmasının ardından belediyenin düzenlediği etkinlikte ırkçılığa karşı mesajlar verildi.
Etkinlikte konuşan Başkonsolos Ak, Almanya'da ırkçı kundaklama ve cinayetlere kurban gidenleri andı. İşlenen ırkçı cinayetlerin hedefinin tolerans ve karşılıklı saygıya saldırı olduğunu ifade eden Ak, "Sadece bugünü anmakla kalmayıp gelecekte bundan ders çıkarılmasını ümit ederdik. Ama 1988'de Schwandorf'ta, 1993'te Solingen'de düzenlenen ırkçı saldırıların ardından 8 Türk'ün NSU tarafından ırkçı motifle işlendiğinin ortaya çıkması endişelerimizi artırdı" dedi.
Almanya'da camilere ve göçmenlere yönelik giderek artan ırkçı saldırılar nedeniyle iyimser olamadıklarını ifade eden Ak, "Alman devletinin konuyla en etkin şekilde mücadele edeceği ümidimizi yitirmiyoruz. Alman resmi kurumlarından beklentilerimiz, herkesin inanç ve kültürünü özgürce yaşayabilmelerine ortam oluşturmalarıdır" diye konuştu.
Mölln Belediye Başkanı Wiegels ise son dönemlerde mültecilerin aşırı sağcılar tarafından malzeme olarak kullanıldığına dikkati çekti. Wiegels, bu sorunlarla en etkin mücadelenin, göçmenlerin topluma entegre olmasına destek sunma, "hoş geldin" kültürünü geliştirme ve göçmenlerin sorun olarak değil, toplumun zenginliği olarak görülmesi gerektiğini dile getirdi.
Yangında annesini, kızını ve yeğenini kaybeden Faruk Arslan ve eşi Havva Arslan, Türkiye'de oldukları için törene katılamazken Ayşe Arslan'ın ağabeyi Servet Yılmaz da Mölln Belediyesinin davetlisi olarak tören için Samsun'dan Mölln'e geldi.
Hayatlarını kaybedenlerin resimlerinin bulunduğu evin önünde yapılan konuşmalarda ırkçılık lanetlendi.
Yangın gecesi ailesinden 3 kişiyi kaybetmenin acısını dile getiren Bahide Arslan'ın oğlu Ahmet Arslan, "Mölln'ü düşündüğüm zaman hep kötü şeyler ve yaşadığımız acılar aklıma geliyor. Annemin yaptığı iyilikleri, okul ve meslek eğitimi döneminde yaşadığımız ayrımcılıkları ve acılarımızla yalnız bırakılmamızı hatırlıyorum. Bunun yanı sıra yıllardır acılarımızı paylaşan insanlara da çok teşekkür ediyorum" dedi.
Olayın olduğu dönemde 7 yaşında olan ve yangından ağır yaralı olarak kurtulan İbrahim Arslan ise Mölln Belediyesi'nin kendilerinin isteklerini dikkate almadığını ifade ederek, "Bizim yaralarımız çok derin ve bu acı 22 senedir hiç dinmedi. 22 yılda ancak babaannemin ismini küçük bir yola verdiler. Ablamın ve kuzenimin isimlerinin de sokak ismi olarak yaşatılmasını istiyor, bunun için bir 22 yıl daha beklemek istemiyoruz" diye konuştu.
Mölln'deki kundaklamada Bahide Arslan ile torunları Yeliz Arslan ile Ayşe Yılmaz hayatını kaybetmiş, yangında 9 kişi yaralanmıştı. Olayların ardından yargılanan iki neonaziden biri yaşı küçük olduğu için 7,5 yıl, diğeri 15 yıllık hapis cezalarının ardından serbest kalmıştı.
Kaynak: AA
Törende ölenlerin ruhlarına dualar edilip Kuran-ı Kerim okundu. Arslan ailesine mezar olan evin önüne çelenk bırakılmasının ardından belediyenin düzenlediği etkinlikte ırkçılığa karşı mesajlar verildi.
Etkinlikte konuşan Başkonsolos Ak, Almanya'da ırkçı kundaklama ve cinayetlere kurban gidenleri andı. İşlenen ırkçı cinayetlerin hedefinin tolerans ve karşılıklı saygıya saldırı olduğunu ifade eden Ak, "Sadece bugünü anmakla kalmayıp gelecekte bundan ders çıkarılmasını ümit ederdik. Ama 1988'de Schwandorf'ta, 1993'te Solingen'de düzenlenen ırkçı saldırıların ardından 8 Türk'ün NSU tarafından ırkçı motifle işlendiğinin ortaya çıkması endişelerimizi artırdı" dedi.
Almanya'da camilere ve göçmenlere yönelik giderek artan ırkçı saldırılar nedeniyle iyimser olamadıklarını ifade eden Ak, "Alman devletinin konuyla en etkin şekilde mücadele edeceği ümidimizi yitirmiyoruz. Alman resmi kurumlarından beklentilerimiz, herkesin inanç ve kültürünü özgürce yaşayabilmelerine ortam oluşturmalarıdır" diye konuştu.
Mölln Belediye Başkanı Wiegels ise son dönemlerde mültecilerin aşırı sağcılar tarafından malzeme olarak kullanıldığına dikkati çekti. Wiegels, bu sorunlarla en etkin mücadelenin, göçmenlerin topluma entegre olmasına destek sunma, "hoş geldin" kültürünü geliştirme ve göçmenlerin sorun olarak değil, toplumun zenginliği olarak görülmesi gerektiğini dile getirdi.
Yangında annesini, kızını ve yeğenini kaybeden Faruk Arslan ve eşi Havva Arslan, Türkiye'de oldukları için törene katılamazken Ayşe Arslan'ın ağabeyi Servet Yılmaz da Mölln Belediyesinin davetlisi olarak tören için Samsun'dan Mölln'e geldi.
Hayatlarını kaybedenlerin resimlerinin bulunduğu evin önünde yapılan konuşmalarda ırkçılık lanetlendi.
Yangın gecesi ailesinden 3 kişiyi kaybetmenin acısını dile getiren Bahide Arslan'ın oğlu Ahmet Arslan, "Mölln'ü düşündüğüm zaman hep kötü şeyler ve yaşadığımız acılar aklıma geliyor. Annemin yaptığı iyilikleri, okul ve meslek eğitimi döneminde yaşadığımız ayrımcılıkları ve acılarımızla yalnız bırakılmamızı hatırlıyorum. Bunun yanı sıra yıllardır acılarımızı paylaşan insanlara da çok teşekkür ediyorum" dedi.
Olayın olduğu dönemde 7 yaşında olan ve yangından ağır yaralı olarak kurtulan İbrahim Arslan ise Mölln Belediyesi'nin kendilerinin isteklerini dikkate almadığını ifade ederek, "Bizim yaralarımız çok derin ve bu acı 22 senedir hiç dinmedi. 22 yılda ancak babaannemin ismini küçük bir yola verdiler. Ablamın ve kuzenimin isimlerinin de sokak ismi olarak yaşatılmasını istiyor, bunun için bir 22 yıl daha beklemek istemiyoruz" diye konuştu.
Mölln'deki kundaklamada Bahide Arslan ile torunları Yeliz Arslan ile Ayşe Yılmaz hayatını kaybetmiş, yangında 9 kişi yaralanmıştı. Olayların ardından yargılanan iki neonaziden biri yaşı küçük olduğu için 7,5 yıl, diğeri 15 yıllık hapis cezalarının ardından serbest kalmıştı.