Ahmet Davutoğlu'ndan kritik açıklamalar

Başbakan Davutoğlu, İçişleri Bakanlığı bilgilendirme toplantısı sonrasında açıklama yaptı. Üzerinde çalışılan güvenlik düzenlemesine ilişkin bilgiler veren Davutoğlu, son yaşanan olaylara değindi, "Gerekirse molotofkokteyli bomba sayılacak" dedi.

Ahmet Davutoğlu'ndan kritik açıklamalar
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, İçişleri Bakanlığı bilgilendirme toplantısına katıldı.

Toplantı sonrası açıklamalarda bulunan Davutoğlu, üzerinde çalışılan güvenlik düzenlemesine ilişkin bilgiler verdi.

Son yaşanan olaylara değinen Davutoğlu, 'Molotofkokteyli atılamaz. Gerekiyorsa molotof kokteyli bomba sayılacak' dedi.

Davutoğlu, Fransa Cumhurbaşkanı Hollande'ın 'Türkiye sınırları açsın' açıklamasını da değerlendirdi.

Bölgenin farklı dinamikleri olduğuna işaret eden Davutoğlu, 'Paris'ten görüş beyan etmek kolay' dedi.

Davutoğlu, Türkiye'nin sınırları insani yardım amaçlı olarak her zaman açık tuttuğunu da kaydetti.

Başbakan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:


Önemli olan içişleri bakanlığımızda temel ilke insan odaklı ve özgürlüklere odaklı yaklaşımı benimsemektir. İçişleri bakanlığımız emniyet genel müdürlüğünden ibaret değildir. Nüfus işlerinden trafik işlemlerine, fark etmediğimiz ama devletimizin huzur ortamını sağlayan uygulamalara karar günlük hayatımızı etkiliyor.

Bugün aldığım brifing güven odaklı brifing değildir. Çok geniş bir spektrumda arkadaşlarımızı dinledim. Türkiye hem bu dinamik değişim sürecini yönetebilecek, sadece tek taraflı yönetimi değil halkla iletişim halinde süren yönetişim imkanlarını sunan bir yapıya dönüşmek zorunda.

Valilerimiz halkımızla devletimiz arasındaki en önemli otorite anlamında, özel konum dolayısıyla valilerimizin kaymakamlarımızın haklarının bir açıdan da imkanlarının ne olabileceği nasıl güçlendirilebileceği hususunu ele aldık. Nitelikli insan unsuru devlet hizmetinin en önemli boyutudur.

Kaymakamlarımızın ve valilerimizin, uluslararası uygulamaları görmek üzere, takviye edilmesi ihtiyaçları neyse bunun karşılanması yönünde çalışma geliştirilmesi kararı aldık.

Valilerimizin dış tecrübe kazanarak sınır bölgelerimizde faaliyet göstermeleri, büyükelçilerimizin iç tecrübe kazanmaları gerekiyor. Bu açıdan genel bir reform anlayışı içinde mülki idarenin insan kaynağı itibariyle eğitimin güçlendirilmesi takviye edilmesi anlamında neler yapılabileceğini ele aldık. Vatandaşlarımıza hizmet anlamında da çok pratik ama vatandaşımızın hayatını kolaylaştıran işlemlerle ilgili bilgi aldım.

SOYADI DEĞİŞİKLİĞİ TEK DİLEKÇEYLE YAPILACAK

Nüfus idaresiyle ilgili. Mesela soyadı değiştirme. Bir çok vatandaşımız için mahkemelere gidilmesi gereken uzun sürecin parçası iken, dilekçeli soyadı değişimi uygun olabilecek. Çok uzun mahkeme süreçleri olmayacak. Doğum ölüm adres değişiklikleri elektronik ortamlarda yapılabilecek.

YENİ KİMLİKLER ARALIK AYINDA

Yine yeni kimlikler ki son derece kullanışlı aralık ayından itibaren verilmeye başlanacak.

İfadenin yerinde alınması. Yani vatandaşlarımızın eğer yaşlıysa engelliyse hatta hiçbir kısıtlayıcı şartlar yoksa dahi ifadeyi evinde iş yerinde verebilecek. Vatandaşlarımızın ifade vermek gibi, ifadelerin normal bir sosyal sorumluluk içinde alınabileceği ortamlar sağlanacak.

BİR DEVRİM YAPACAĞIZ

İçişleri bakanlığımız vatandaşın hayatını kolaylaştırmakla yükümlü. Tam anlamıyla bir devrim yapacağız. En az vakit enerji kaybettiren nitelikler barındıracaklar. Benim bazen Anadolu'da Trakya'da gittiğimde bir vatandaşım gelir, ben yakınımı kaybettim, çocuk kayıplarını hatırlarız. Ne kadar büyük acılar çekiyoruz. Sms mesajıyla içişleri bakanlığımız bir bölgede çocuk kaybolmuşsa, bütün eşkâli özellikleriyle o bölgedeki bütün telefon sahibi kişilere gönderilecek, duvarlara bu çocuğu gördüyseniz bizi bulun yerine bütün telefonlarda o resim gözükecek. Bu tür durumlarda müdahale etme imkanı olacak.

Temelde devletimizin ve hükümetimizin amacı insanı insanımızı en iyi şartlarda yaşatmak. Onların güvenliklerini teminat altına almak, özgürlüklerini garanti altına almak.

Ülkemizdeki genel asayiş durumunu da ele aldık. Doğrudan ilgili olduğu hususlar dışında, kaçakçılık, uyuşturucuyla mücadele eylem planını açıkladığım zaman vurguladım, uyuşturucu satanları imar edenleri terör suçu işlemişçesine tehdit olarak görüyorum. Bir nesli yok etmeye dönük eylemdir. Kaçakçılık ve diğer konularda da bilgilendirmeleri aldık.

Bizim en başından itibaren vurguladığımız bir kavram var özgürlük-güvenlik uyumu. Uluslararası alanda gelişen imkanlara bakıldığında güvenliği özgürlüğü tehdit eden araçların çeşitliliği ve kapasitesi arttı. Buna karşı devletimizin de en etkin mücadele kapasitesine ulaşmasına lazım. Nihayette, güvenlik insanoğlunun varoluşsal bir alanıdır özgürlükse onurudur. güvenliği temin edeceğim derken özgürlükleri kısıtladığınızda insanın en önemli vasfını sınırlayarak insanlık onurunu tehlikeye atarsanız.

Son dönemde üzerinde çalıştığımız iç güvenlik reformu özgürlüklerimizi kullanmayı teminat altına alıyor. Özgürlükten taviz vermeyeceğiz. Ama demokratik hakların kullanılması kamu düzeni içinde olur. Bir gösterinin barışçıl biçimde yapılması için güvenlik olması gerekir. Irak'ta Suriye'de barışçıl gösteri yapma imkanı var mı? Yok, çünkü güvenlik yok.

VANDALİZM SEBEBİYLE KAYBETTİK

Son gelişmelerde de gördük ki, özgürlüklerin istismar edilmesi başka insanların yaşam hakkını bile ortadan kaldırıyor. 33 vatandaşımızı iki polisimizi niye kaybettik biz? Tamamıyla şiddet odaklı, gösteri hakkıyla alakası olmayan şiddet odaklı Vandalizm sebebiyle kaybettik. Bir vatandaşımızın hayat hakkı, şiddet eylemlerindeki kullanıldığı iddia edilen haklardan daha önemlidir. Yine mülkiyet özgürlüğü. Şimdi İstanbul'da Ankara'da belli kanaatleri serdetmek kolay, yıllardır biriktirerek ev iş yeri sahibini yok eden bir özgürlük olarak görülebilir mi? Teminat alına alacak bir gösteri özgürlüğü olması lazım. Kimsenin herhangi bir mülkiyeti gösterecek şekilde gösteri özgürlüğünü kullanması olmaz. Niyetimiz salt güvenlik tedbirleri almak değil.

Gösteri hakkı da fikir ifade özgürlüğü de en iyi şekilde korunabilirsin. Ama suç işleyenin de işlediği suç yanına kar kalmaz, kalmamalıdır. Aksi takdirde insanları suça teşvik etmiş oluruz. Bu dengeyi koruyacak, AB standartlarında temel kriterleri karşılayan, bunları aşındırmayan bir güvenlik reformu çerçevesini oluşturmak üzere çalışmalara devam ediyoruz. Bunun iki unsuru var. Bir insan unsuru, alanda mücadele eden bu özgürlükleri korumak, güvenliği tehdit eden unsurları da ortadan kaldırmak için mücadele eden emniyet ve jandarmanın, insan unsurunun iyi donatımının eğitiminin iyi yapılması, hangi alanda hangi güvenlik biriminin nasıl kullanılacağının net şekilde tanımlanması, her türlü senaryoya hazır şekilde gerekli donanımlara tecrübelere sahip olması konusunda çok ciddi tedbirler alacağız.

Artık güvenlik temin ederken de, bazen salt insan unsurunun yapacağı bir etkin bir müdahaleyi daha iyi bir donanımla yapmak mümkün olabilir. Alt yapıyı yenileyeceğiz. Gösteriler kesinlikle haktır engellenmeyecektir. Sınırlayan hiçbir tedbir getirmeyeceğiz. Herkesin ifade gösteri hakkını kullanma imkanını muhafaza edeceğiz. Toplumsal olaylar söz konusu olduğunda, müdahale edilecek.

Gösterilerde en müşfik şekilde emniyet görevlilerimizi göreceksiniz. Ama birisi başka bir vatandaşımızın hayat hakkını yok etmeye yönelirse, Molotof atmak vardır, maske takıp kendi kimliğini gizleyerek, sivil çatışma ortamı sağlamak vardır, bunlara da tolerans gösterilmeyecek. Onlara tolerans gösterirsek barışçıl gösteri yapmak isteyenler meydan bulamazlar.

Bu olaylar sürerken, bir grup başka görüşte insan çıkıp ben barışçı gösteri yapmak istiyorum deseydi yapabilir miydi? O silahlı çeteler Vandallar şehir teröristleri oradayken başka bir görüşteki birisi gösteri yapma imkanı olabilir miydi? Bugün başka bazı ülkelerde gördüğümüz gibi. Bizim üzerinde çalıştığımız güvenlik reformu polisiye tedbirler paketi değildir.

Her şey hukuk kuralları içinde olur. Hukuk kuralları dışına çıkan her uygulamaya yargıya teslim etmek emniyetin görevidir. Alınabilecek kısa orta uzun vadeli her türlü tedbir alınacak. Ama kimse ülkemizin huzurunu halkımızın barışını ve güvenliğini özgürlüğünü tehdit etme cüreti gösterilmeyecek.

-Kuzey Irak Peşmerge güçlerini YPG güçlerini Türkiye üzerinden Kobani'ye geçirmek istiyor. Dün Fransa Cumhurbaşkanı'nın da çağrısı vardı. O kapı hala kapalı mıdır? Selahattin Demirtaş izin verin tükürüğümüzde boğalım ifadelerini kullandı. Ne düşünüyorsunuz?

Kafa karışıklığını gidermek lazım. Fransa'yla çok yakın temas halindeyiz. Dışişleri bakanımız görüşmeler yaptı. Sayın cumhurbaşkanımızın Hollande ile görüşmesi olmuştu. Fransa'yla bir çok konuda benzer yaklaşımlarımız var. Paris'ten görüş beyan etmek kolay da acaba ne kadar bilgi sahibi. “Türkiye sınırlarını açsın” Türkiye'nin sınırları kapalı mı? İki milyona yakın insan geçti. Türkiye sınırlarını insani gerekçeyle hiç kapatmadık. Açtık Kobani'den de 200 bin kişi geldi. Türkiye üzerinden birileri gitsin ise, aynı ülkeler değil miydi yabancı savaşçılar Suriye'ye gitmesin diyenler? Bu tedbirleri uyguladık uyguluyoruz da. Kimler geçecek Suriye'ye. Bunu tanımlamadan, sanki bütün bu kriz Türkiye'nin sınırları açmadığı dolayısıyla intiba vermek kabul edilebilir bir açıklama değildir. Suriye'deki bir çatışmanın bir parçası olmak isteyenler, ya yabancıdır. Yabancılar bunu hiç istemedi. Ya ikinci kategori, Türkiye cumhuriyeti vatandaşları, biz bunu istemeyiz. İllegal gitmek isteyenleri durdurmaya çalışıyoruz. Ne IŞİD'de ne özgür Suriye ordusu yanlısı ne de PYD yanlısı gruplarının, Türkiye vatandaşlarının geçmesine izin vermek bizim hukuk kurallarımıza da uyması lazım.

Diyelim PYD'ye Kobani'ye bizim akrabalarımız diyerek gitmek istiyor. Aynı şekilde arap kökenli vatandaşlarımız bizim akrabamız diye gitmek isterse, Türkmen kökenliler gitmek isterse, biz bu vatandaşlarımızın güvenliğini korumak zorunda olan biziz. Hamaset çok kolay. Ne anlatmak istediği söylensin. Hamaset kolay.

KOBANİ'DE SAVAŞMAK İÇİN GİTMEK İSTERLERSE GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER


Bir grup 300'e yakın PYD mensubu silahlarını teslim ederek Türkiye'ye geldi. Suriyelilerin Suriye'ye gitme konusunda sınırlar açık, gitmek istemediler. Biz gider savaşırız dendiğinde çok az bir kesim dışında, Kobani'den gelen PYD'liler, orayı kendi şehrini savunacaklar diyenlere talimatımızla valilerimiz soruldu onlar çok azı, küçük bir grup hayır biz savaşmak istemiyoruz dediler ne yapalım, zorla mı gönderelim? Suriye'den gelenler, savaşmak için gitmek isterse, geldikleri gibi giderler. Gelirken bize sormadılar giderken de sormayız. Onlar Suriye vatandaşı.

Şimdi kendi vatandaşımızı bilinmezliğe biz gönderebilir miyiz? Bizim onu koruma sorumluluğumuz var. bunları sadece kendi kitlelerini tahrik etmek için söylemek kolay da, işte söylüyorum. Günlerdir söylüyorlar, Suriye'den gelenleri gönderin gidin korusunlar dediler. Gidin dedik, gitmediler, küçük bir grup hariç. Türkiye Suriye'deki çatışmalardan hiçbir şekilde mesul değildir. Kobani'deki çatışmalardan mesul değildir. Ama Türkiye'nin problemin kaynağı gibi göstermek isteyenler, ister içerde ister dışarda olsun farklı bir gündemin parçası olmuş olanlar. Fransa gibi ülkelerin

Mesela sınırı açtık, Fransa'dan gelip Kobani'den savaşmak için gelenlere sınırı açık mı tutalım? Yabancı savaşçıları nasıl denetleyeceğiz? Türkiye cumhuriyeti vatandaşları göndermeyiz açık söyleyeyim. E Suriye'den gelenlere de bu teklifi, istedikleri zaman geri dönerler. Herkes sloganların ötesine geçsin somut şeyler söylesin.

-İç güvenlik reformu üzerinde çalışılıyor dediniz polise sınırsız yetki verileceği endişesi var. Toplumsal olaylarda orantısız güç kullanıldığına ilişkin, bir yasa var, kuvvetli şüphe yerine makul şüphe savcılara yetki tanınıyor bu neye göre kime göre belirlenecek?

Günlerdir bu konuyu çalışıyoruz. Çok köklü diyebileceğim ve gerçekten bizim atacağımız adımları anlamlı bir çerçeveye oturtacak bir tecrübe birikimimiz de var. polisiye tedbirler artacak kelimesini reddediyorum. Avrupa'daki ülkelerden farklı hiçbir uygulama getirmeyeceğiz. Ama eğer bizim uygulamalarımız ki, ben bir kısmını dinlediğimde, Avrupa'daki örnekleri karşılaştırdığımda, bizim daha önce yaptığımız reformlarda, güvenlik riski az olan ülkelerden bile ileri gittiğimiz ortay acıkıyor. Avrupa'da polisin savcıya sevk etmeden önce 24 saat gözaltına alma hakkı var, bizde yok. Önünüzde, Molotof atsa ve belediye otobüsü yansa, hasta da yansa, polis o kişiyi savcıya götürecek, savcı da serbest bırakabilir. O zaman da toplumsal olayları kontrol altına almak mümkün olmaz. Polisimizin kamu düzeni korumak adına hiçbir yetkiye sahip olmaması kamu düzenini ortadan kaldırır. Avrupa ve ABD'deki uygulamalarda hiçbir gösteride maske kullanılamaz. Kimliğini tespit etmek mümkün değil, barışçıl bir gösteri yapan kişi kimliğini niye saklasın?

Getireceğimizi düzenlemelerin tümü demokratik ülkelerdeki düzenlemelerdir. Sanki Türkiye'yi batıda da değişik yerlerde de bu tür çalışmalar yapıldığını biliyoruz. Türkiye otoriterleşiyor gibi bir kampanyaya karşı kamuoyumuzu uyarıyorum. Türkiye kesinlikle hukuk devleti kurallarının dışında hiçbir şey gelmeyecek.

Makul şüphe konusu. Yargı bir suç işledikten sonra başlıyor. Suçun önleme görevi kimin? Güvenlik birimlerimizin. Alınacak bir önlem eğer suçu işlendikten sonraki prosedüre tabii kılınırsa suçu engelleyemiyorsunuz.

Bir ihbar gelse ve Ankara'da şu caddeden şu caddeye bir araba uyuşturucuyla gidiyor diye ihbar gelse, o arabayı aramak için savcılık izni lazım. Savcı da dese ki, önümde bir delil yok ihbar var dese ve o izni vermese. O araba emniyet birimlerimizin gözünün önünden gide de, uyuşturucu da gider o gencimizi zehirler.

Savcının şunu demesi doğrudur, bana delil getir. Emniyet görevlisinin görevi de o suçu işlenmeden engellemektir. Şimdi burada suçun engellenmesi, bakın cana mal oluyor, mala mal oluyor. Bir neslin yok olmasına sebep veren uyuşturucu nakline engel olamıyorsunuz. Biz kapalı kapılar ardında yada ertesi gün çıkacak bir yazıda hükümeti suçlayabiliriz. Bizim yerimize bir kere de otursunlar empati yapsınlar, bunu söyleyen muhalefet.

Bir şiddet yanlısının, uyuşturucu tacirinin hareket etme, bizim vatandaşımın hayat hakkından benim genç neslimin ruhsal sağlığından daha ileri değildir. O araçlar durdurulacak aranacak. Bir suç varsa uyuşturucuysa uyuşturucu. Savcılığa sevk edilecek. Bize otoriterleşme gibi bir iddiada bulunanlar, sakın elini oynatma dediğinde elini oynatmıyor. Orada da nerede insan hakları diye sormuyor. Orada ne uygulama varsa bizde de o olacak. Daha fazlası olmayacak.

Dün 77 belediye başkanını dinledim. Bir tanesi dedi ki, üç kez suikasta uğradım. Birisi sırf Ak Parti'den istifa etmem için abimi vurdular dedi. Şimdi bu mudur demokrasi? Bana yakın bütün akrabalarımın iş yerlerini yaktılar dedi. Burada bir tedbir almazsak ne olur? O zaman o şehirlerde bu Vandalların hükmü geçmeye başlar.

MASKE TAKAN ALINIP GÖTÜRÜLECEK

Maske kullanarak gösteri yapılamaz. Molotof atamaz. Molotof bomba sayılıyor derse evet bomba sayılacak. Hasta taşınan ambulans yakılıyorsa kimse bize özgürlükten bahsetmesin. Maske takan alınıp götürülecek. Maske takan kişi ben kimliğimi gizliyorum, suç işlemeye hazırım diyor. Dün daha televizyonda maske takarak ateş edenleri gördünüz mü?

O kişinin maske takma özgürlüğü, o anda binlerce insanın evinin önüne çıkma balkona çıkma özgürlüğünü ortadan kaldırılıyor. Ama sadece bunlar olmayacak. Bir çok özgürlük teminatı olacak.

Şunu da zikredeyim. Eğer haklı bir kaybı olabilir, emniyet görevlisi veya jandarma, kendisine verilen görevi kötü kullanırsa, onun da müeyyidesi olacak. Yetki denetlenecek, hak başka özgürlükleri sınırlamadan kullanılacak. Polise sınırsız yetki söz konusu değil. bu yetki istismarında, burada da güvenlik birimlerimiz aynı şekilde hukuk karşısında hesap verilebilir durumda olacak.