Halk Sağlığı Uzmanlarından ‘şizofreni’ Uyarısı

Nevşehir Halk Sağlığı Müdürlüğü Bulaşıcı Olmayan Hastalıklar Programlar ve Kanser Şubesi Ruh Sağlığı Birimi uzmanları, şizofreni gibi ruh sağlığında problemler yaşayan kişilerin gerek kendileri gerekse de aileleri tarafından damgalanma korkusundan dolayı yanlış tedavilere yönlendiğini ve bu nedenle tıbbi tedavinin geciktirilerek hastalığın ağırlaştığını kaydetti.


Nevşehir Halk Sağlığı Müdürlüğü Bulaşıcı Olmayan Hastalıklar Programlar ve Kanser Şubesi Ruh Sağlığı Birimi uzmanları, Avrupa kıtasında her dört kişiden birinin sürekli olmasa bile hayatlarının bir döneminde ruh sağlığı sorunu yaşadığını belirterek genellikle gençlik çağında başlayan bir ruhsal hastalık olan şizofreninin; toplumsal, ekonomik ve duygusal maliyeti çok ağır olan bir hastalık olduğunu belirtti.

Şizofreniyi; düşünüş, duyuş ve davranışlarda önemli bozuklukların görüldüğü, hastanın kişiler arası ilişkilerden ve gerçeklerden uzaklaşarak kendi dünyasında yaşadığı bir ruhsal hastalık olarak tanımlayan uzmanlar bilinç ve yönelimin genellikle yerinde olduğu şizofrenide zeka da belirgin bir gerileme olmasa da soyutlama yetisinde zayıflama ve belirgin yıkımın görüldüğü durumlar da yaşanabildiğini kaydetti.

Şizofreni hastalarında varsanı, sanrı, sürekli ağlama ya da gülme, kuşku, kendini tanıyamama, güvensizlik, düşmanca düşünceler, aşırı derecede konuşma, anlatımda kopukluk, güçsüzlük, insanlardan kaçma, spontane olamama, yaşamdan zevk alamama, dış görünüşü önemsememe gibi semptomlar görüldüğünü ifade eden uzmanlar, biyolojik kökenli bir hastalık olarak görülen şizofreninin ortaya çıkışında genetik faktörlerin yanında psikososyal faktörlerinde etkisi olduğunun bilindiğini ve tedavi aşamasında akut krizlerin tekrar ortaya çıkışını engellemek ve kişinin kişilik gelişimini desteklemek için daha çok semptom tedavisinin uygulanmakta olduğunu belirten uzmanlar: “İnsan hayatında büyük bir öneme sahip olan ruh sağlığında damgalanma korkusundan dolayı bireyler yanlış tedavilere yönlenmekte ve tıbbi tedavinin gecikmektedir. Bu gecikmeler hastalığın seyrini kötüleştirmekte, şiddetini artırmakta ve iyileşmeyi zorlaştırmaktadır. Günümüzde şizofren kişilerin ruh sağlığı hastanelerinde yataklı hastalar olarak uzun süre tutulmaları anlayışı geçerliliğini yitirmeye başlamıştır. Uzun süre hastanelerde bulunan bireyler toplumdan izole olmakta, sosyal işlevselliklerini ve mesleki becerilerini kaybetmektedir. Günlük yaşam içinde yer alamayan şizofren bireyler aileleri ve çevreleri tarafından da bir yük olarak görülmektedir. Hayatlarını sürdürebilecek sosyal becerilerden yoksun olan bu kişilerin toplumdan soyutlanmaması için beceri kazandırma çalışmaları içinde yer almaları gerekmektedir. Toplum içinde tedavi anlayışının uygulanabileceği Toplum Ruh Sağlığı Merkezlerinin ülke genelinde yaygınlaştırılması sağlanmalıdır. Yapılacak olan bu çalışmalar ile şizofren bireylerin toplum içinde bağımsız bireyler haline gelmeleri ve bireylerin yaşam kalitelerinin artması sağlanabilecektir” dedi.

Kaynak: İHA